Çünkü iyi bir şeyle karşılaştığın zaman, yapman gereken ilk şey bulabildiğin insanla onu paylaşmaktır; bu şekilde iyilik öyle bir yayılır ki nereye gittiğini bilemezsiniz.
Kitap ilk önce önsöz ile başlıyor. O dönemde yapılan haksızlıkları adaletsizlikleri eleştiriyor. Özellikle haksız yere idam cezası verilmesini eleştiriyor. İdam mahkumunun ölmeden önce yazdıklarından oluşan kitap, mahkumun kürek cezasından idam cezasına giden yolculuğundan bahsediyor. Ölüme giden yolculukta son günün bütün hissiyatını kendimde hissettim. Öleceğini bile bile ölüme giderken yaşanan hisler. O dönemde yapılan haksızlıklar için yazılmış kitap, günümüz içinde ders alınması niteliğinde.
Kitaplığımda bulunan Türk ve Şark klasikleri setinden bir kitaptı. Geçen gün bununla ilgili bir yorumu okuyunca bende okuyayım dedim. Bana aşk-ı memnuyu yer yer de Eylül kitabını anımsattı. Necdet'in içinde bulunduğu aşk ve ızdırabı hissettirdi. Kitapta Necdet Meliha'ya aşık olur fakat Meliha Necdet'in yakın arkadaşı ile evlenir. Daha sonra Meliha da Necdet'e aşık olur. Ve olaylar başlar. Kitabın sonu hüzünlüydü. Necdet artık vicdan azabının verdiği acıya dayanamayarak kendini öldürür. Ve geride bu dünyada kendisinden bir parçayı da bırakır.
Mecnunun şu sözünü tam unutuyorum hayat bana tekrar tekrar hatırlatıyor. "Bir insanın seçilebilmesi için kendi gibi olmaması gerekiyormuş, sevilebilmek için herkes gibi olmak gerekiyormuş.