Geleceğin dünyasına yerleştirilmiş bir film noir şehri bu. Fötr şapkaları, bitmeyen yağmuru, tavandan gölge yapan pervanesi bile geçmişteki bir kasvet döneminden geliyor gibi. Büyük buhran'ın film noir'ından bu yana dünya çok da değişmemiş, gölgelerin keskinliği daha bile pekişmiş. Şehir gecede asılı kalmış, sanki bu şehrin ötesi berisi yok. Kendi kendini kemirip bitirmeyi bekleyen kalabalıklar lağım çukurunda sıkışmış. Ayrıcalıklılar, seçkinler, başka gezegenlerde kurulan kolonilerin peşinde. O kolonilerde kurulacak refahın yükü klonların, yani yeni nesil kölelerin üzerinde. İnsanlık tarihinin içinden bakınca değişen çok şey de yok gibi. Bir yandan da önü alınamayan bir değişim var. Sibernetik parçalarla 'güçlendirilen', yeniden kurgulanan insan bedenleri, insan dediğimiz şeyi yeniden tanımlamamızı gerektiriyor. Her türlü tasnifin aşındığı, tükendiği bir çağ Blade Runner'ınki. Estetiğindeki melankoli de biraz bu aşınmadan.
Aylık Sinema Dergisi - Altyazı
Ekim 2017 Sayı 176 Sayfa 32
Not:Yazarın 'Aciliyet Çağının Estetiği' adlı yazısından alıntıdır.