Yazarla ilk olarak yaşamla ölüm arasında bir zaman dilimini anlattığı "Gece Yarısı Kütüphanesi" kitabında tanışmıştım. Bu kitabı da neredeyse bir yıl önce satın almıştım ve kitaplıkta beni bekliyordu ta ki birkaç gün öncesine kadar. Bu arada kitabın dizisinin de çekileceği haberini aldım, dizinin başrolünde Benedict Cumberbatch oynayacakmış.
Kitap "Anageria" adlı yavaş yaşlanma hastalığına sahip, 40'lı yaşlarında görünse de aslında 400'lü yaşlarda olan Tom'un hikayesini anlatıyor. Tom ölümsüz değil sadece geç yaşlanmasını sağlayan bir hastalığa sahip, onun gibi olanlar da bir hayli fazla. Ama insanlar onun bu durumunu keşfettikçe olaylar bir süre sonra kontrol edilemez bir noktaya geliyor.
Kitabı okurken düşüncelere daldım durdum. Bu dünya (inancıma göre) ölümsüzlük için yaratılmamışken bu dünyada asırlarca yaşama (ve kitaptaki gibi yaşanabilecek olayların) düşüncesi bile beni çok rahatsız etti.
Kitapta sürekli olarak bir geçmişe bir de şimdiye gidip/gelip duruyorsunuz. Tarihi birçok karakteri ve yeri ziyaret ediyorsunuz. Yazar önceki kitabında olduğu gibi (belki de çok satanlar listesine girmek için) içine modernizm temalı son yıllarda çıkan olmazsa olmazlardan(!) eklemeseydi çok daha memnun olacaktım ama onları saymazsak yine de kitabı okuduğuma memnunum. Sonuçta zaman konusunda derin düşüncelere daldırdı beni. "Bazen gözümüzün önündeki şeylere bakıp burnumuzun dibindeki şeyleri keşfederiz."