Gönlünce de dönse, bu dünyanın sonu ne?
Okunup bitse de ömür destanın, sonu ne?
Yüz yıl dilediğince yaşadın diyelim,
Bir yüz yıl daha yaşasaydın, sonu ne?
Okunu attı mı ölüm, siperler boşuna;
O şatafatlar, altınlar, gümüşler boşuna;
Gördük bütün insan işlerinin iç yüzünü:
Tek güzel şey iyilik, başka düşler boşuna.
Ey güzel, sen ki bana derdi derman edensin;
Şimdi: Çekil önümden, diye ferman edensin;
Senin yüzün canımın kıblesi olmuş bir kez;
Ne yapsın, kıble mi değiştirsin bu can dersin?
Eşi dostu verdik birer birer toprağa;
Kiminden bir taş bile kalmadı ortada.
Sen, yorgun katır, hâlâ bu kalleş çöldesin:
Sırtında bunca yük, yürü bakalım hâlâ.