Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Krasha

Krasha
@Krasha
Kısaca, Krasha. İnsanlar beni anlamıyorlar, ben de onları anlamıyorum.
Kendimi öldürmekten kurtulmuştum. İçimdeki bu değişiklik ne zaman ve nasıl gerçekleşti söylemem mümkün değil. İçimdeki yaşam gücü nasıl ben farkına varmadan, yavaş yavaş yok olduysa ve yaşamanın olanaksız olduğu, hayatı durdurmak, kendimi öldürmek gerektiği sonucuna vardıysam, yaşam gücü de yine yavaş yavaş, farkına varmadan bana dönüyordu. Ve bana dönen bu yaşam gücünün yeni değil, en eski, hayatımın ilk dönemlerinde beni kendine çekmiş güç olması da garipti. Her konuda en eskiye, çocukluğuma ve gençliğime döndüm. Beni yaratan ve benden bir şeyler isteyen o iradeye duyduğum inanca döndüm; hayatımın başlıca ve biricik amacının daha iyi olmak, yani bu iradeyle uzlaşarak yaşamak olduğu düşüncesine döndüm; bu iradenin ifadesini, benden saklanan uzak geçmişte tüm insanlığın kendine rehber yapmak için yarattığı bir şeyde bulabileceğim düşüncesine döndüm, yani Tanrı inancına, ahlâki mükemmelleşmeye ve hayata anlam katmış bir bağlılığa döndüm. Sadece bir tek fark vardı: o zamanlar bütün bunlar bilinçsiz olarak kabul edilmişti, şimdi ise bunlar olmadan yaşayamayacağımı biliyordum.
Reklam
"Tanrı'yı arayarak yaşa, o zaman Tanrı'sız bir yaşam olmayacaktır." İçimdeki, çevremdeki her şey, herhangi bir zamankinden daha kuvvetle aydınlandı ve bu ışık bir daha da terk etmedi beni.
Bazen sevinç ve canlanma, bazen yine umutsuzluk ve yaşamanın olanaksızlığını anlama durumlarına düşüyordum; iki değil, üç değil, onlarca, yüzlerce kez.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Arayışlarımı, umutsuzluğumu, mücadelemi O biliyor. O var," diyordum kendime. Bunu itiraf ettiğim anda hemen içimde yaşam kabarıyor, yükseliyordu ve var olma olanağıyla sevincini hissediyordum. Ama Tanrı'nın varlığını kabul etmekten tekrar O'na karşı nasıl davranacağımı araştırmaya geçiyordum ve bizi yaratan, Kurtarıcı Oğul'u gönderen bu Tanrı'yı üç ayrı şahıs olarak gözümde canlandırıyordum. Ve yine dünyadan ve benden ayrı olan bu Tanrı, gözümde bir buz parçası gibi eriyor, eriyor, geride hiçbir şey kalmıyor, yine yaşamın kaynağı kuruyor, ben umutsuzluğa düşüyordum ve kendimi öldürmekten başka yapacak bir şeyim olmadığını hissediyordum. Hepsinden kötüsü de bunu yapamayacağımı hissetmemdi.
"Sebep, öyle yer ve zaman gibi bir düşünce kategorisi değildir," diyordum kendime. Eğer ben varsam, bunun bir sebebi vardır, sebeplerin de bir sebebi vardır. Ve her şeyin sebebi, adına Tanrı denilen şeydir; bu düşüncenin üzerinde duruyor ve bu sebebin varlığını bütün ruhumla anlamaya çalışıyordum.
Reklam
Bu Tanrı arayışı muhakeme değil bir duyguydu bence, çünkü bu arayış düşüncelerimin akışından kaynaklanmıyordu, hatta düşüncelerime açıkça ters bile düşüyordu, yüreğimden doğan bir arayıştı. Bu, korku, öksüzlük, yabancılar arasında yalnızlık ve birinin yardımını umut etme duygusuydu.
Peki, insan ne yapmalıdır? İnsan da hayvanlar gibi hayatı var etmelidir, ancak tek bir farkla: Hayatı tek başına var ederken ölecektir, hayatı kendisi için değil, herkes için var etmelidir. Ve insan bunu yaptığı zaman eminim ki kendisi mutlu, hayatı da akıllıca bir hayat olacaktır. Peki, otuz yıllık bilinçli yaşamımda ben ne yapmıştım? Ben yaşamı herkes için var etmeyi bir yana bırakın, onu kendim için bile elde etmemiştim. Bir asalak olarak yaşıyordum ve kendime neden yaşadığımı sorup "hiçbir şey için," yanıtını almıştım. Eğer insan hayatının anlamı hayatı var etmekse, o zaman otuz yıldır hayatı var etmek için değil, kendimdeki ve başkalarındaki hayatı yok etmekle uğraşmış olan ben, hayatımın bir anlamsızlık ve kötülük olduğu yanıtından başka bir yanıtı nasıl alabilirdim? Hayatım anlamsızlık ve kötülüktü zaten.
Ya hayatını işkence ederek ve kafa keserek sürdüren bir cellat, ya ölümüne içen bir sarhoş ya da bütün hayatını karanlık bir odada geçirmiş, kendi odasına pisleyen ve bu odadan çıkacak olursa öleceğini zanneden bir deli, kendisine "Hayat nasıl bir şeydir?" diye sorarsa? Besbelli ki, "Hayat nasıl bir şeydir?" sorusuna, "Hayat en büyük kötülüktür," yanıtından başka bir yanıt alamazlardı bu adamlar; delinin yanıtı tamamen doğru bir yanıt olurdu, ama sadece kendisi için. E, o zaman ben de aynı böyle bir deli miyim? Varsıllar, bilginler, hepimiz deli miyiz?
İyi insanları sevdim, kendimden nefret ettim ve gerçeği kabul ettim. Artık her şey benim için açıklık kazanmıştı.
İncil'de bulduğum gerçeği, yaptıkları işlerin kötü olması nedeniyle insanların ışıktan çok karanlığı sevdikleri gerçeğini anlamıştım. Çünkü kötü işler yapan her insan ışıktan nefret eder ve yaptığı işler ortaya çıkmasın diye ışığa yaklaşmaz. Hayatın anlamını kavramak için öncelikle hayatın anlamsız ve kötü olmaması, daha sonra ise hayatı kavramak için akıl olması gerektiğini anlamıştım.
Reklam
Hayatımın ne olduğu sorusunun ve karşılığında aldığım kötülük yanıtının tamamen doğru olduğunu anlamıştım. Yanlış olan, sadece benimle ilgili bir yanıtı genel olarak hayata ilişkin görmemdi: Kendime "Benim hayatım nedir?" diye sormuş, "Kötülük ve saçmalıktır," yanıtını almıştım. Doğruydu, benim hayatım, yani şehvete göz yuman bir hayat anlamsız ve kötüydü, bu yüzden de "hayat kötü ve anlamsızdır," yanıtı genel olarak insan hayatıyla değil, sadece benim hayatımla ilgiliydi.
Yolumu şaşırdığımı anlamıştım, yolumu nasıl şaşırdığımı da anlamıştım. Yanlış düşünmekten çok, kötü bir yaşam sürdüğüm için kaybetmiştim yolumu.
Bizim akıllandıkça hayatın anlamını daha az anlamamıza, acı çekmeyi ve ölmeyi kötü bir alay olarak görmemize karşın bu insanlar sükûnetle, dahası sevinçle yaşıyor, acı çekiyor ve ölüme doğru gidiyorlar.
Hiçbir muhakeme beni onların inancının gerçekliğine inandıramazdı. Beni buna inandırabilecek tek şey, hayatla ilgili olarak bana korkunç gelen yoksulluk, hastalık ve ölümün, onları korkutmayan bir anlama sahip olduğunu kanıtlayan eylemler olabilirdi. Oysa bizim çevreden inançlı insanlar arasında böyle eylemler görmüyordum. Tam tersine böylesi eylemleri, bizim çevrenin en inançsız insanları arasında görsem 'de yine bizim çevrenin inançlı diye adlandırılan insanları arasında hiç göremiyordum.
Sonu olanın sonsuz olanla eşitlendiği ve hayatın anlamının elde edildiği bütün bu kavramları, Tanrı, özgürlük, iyilik kavramlarını mantıksal bir incelemeden geçiririz. Bu kavramlar aklın eleştirisi karşısında tutunamaz.
3.473 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.