Însanlar, hep, kendi çıplak varlıklarını örterler
hep, kendilerine birșeyler eklemeğe, kendilerini birşeylerle çoğaltmağa, birşeylerle süslemeğe, birşeylerle gizlemeğe çalışırlar. Bunlarla da, insan olmalarıın ortaya çıkabileceği kendi, ortaya koyabilecekleri --- o temel, yalın, düz anlam temelinden --- gittikçe daha fazla --- uzaklaşırlar. Oysa insan olmak, bir kişinin en temel yoksunluğu içindeki varlğında ortaya çıkabilir ancak --- kendi varlığını, hiçlik içinde, çıplak,
gizlemeden --- yalın, örtüsüz ve süssüz olarak yaşayınca...
Henüz anlamına katılmamış - belki, işte, bırakılıp gidilmemiş - gidip bırakılmış; ama, hep de tutulan - olanaklardan oluşur, anlamı, yaşamının, kişinin.
Yaşamının anlamı, ancak, kişi, bir an durup, "Ne istiyorum ki?..." diye sorabildiğinde, biçimlenmeğe başlar. Yani, ancak eksikliği çekiliyorsa, yokluğu duyulabilmeşse, varedilebilir - kurulabilir; yoksa, yoktur.