"Unut Zezé, bir işe yaramaz. Yavaş yavaş unutacaksın, unutacaksın, yeniden düşününce de her şey öylesine uzaklarda olacak ki artık hiç acı çekmeyeceksin."
Bir çocuğun hızla geçen günlerini görüyoruz kitapta. Açıkçası ne beklediğimi bilmeden okuduğum bu kitap ilk okul arkadaşımı hatırlattı bana. O çocuk okul sıralarında inanılmaz akıllı, uslu, çalışkan, temiz, uyumlu bir çocuk iken mahalle oyunlarında inanılmaz saldırgan, küfürbaz ve nefret doluydu bize karşı. Anlam veremezdim bir karakter bu iki özelliğe nasıl sahip olabilir diye. Şimdi bakıyorum da olurmuş ve yaşanan acılar o küçük çocukları o kadar kötü yaparken daha büyük acılar bu kadar iyi yapabiliyormus. Şimdi ne yapar bilmiyorum ama o dönemde mahallede kötü çocuk olması tamamen aile tutumu ile ilgiliymis yıllar sonra anladım. Umarım Zezé kadar acı çekmek zorunda kalmamıştır. Ve Zezé yaşadığı bu kaybın acısını zaman içinde azaltmayı başarmıştır.
Ev sessizlik içindeydi, ölümün kadifeden ayakları gezinir gibi. Gürültü yapılmıyor, herkes alçak sesle konuşuyordu. Annem, aşağı yukarı bütün gece yanımda kalıyordu. Ve ben 'O'nu düşünüyordum. Kahkahalarıni, konuşmalarını. Dışardaki cırcır böcekleri bile sakalının çıkardığı hırt hırt sesini taklit ediyorlardı. Onu dusunmekten kendimi alamıyordum. Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi.
''Söylesene Sivrisinek. Kaç yaşındasın?''
''Gerçek yaşımı mı, yalancı yaşımı mı ?''
''Gerçeğini elbette. Yalancı bir dostum olmasını istemem.''
''Öyleyse söylüyorum: Gerçek yaşım 5. Yalancısı 6. Çünkü altı yaşında olduğumu söylemesem okula gidemezdim. ''
''İyi ya neden bu kadar erken okula gönderdiler?''
''Nedeni çok açık: Herkes birkaç saat için benden kurtulmak istiyodu da ondan.''
''Sorun şu Dayıcığım: Çok küçükken, içimde şarkı söyleyen bir kuş olduğunu, şarkıyı onun söylediğini sanırdım.''
''Eh, insanın böyle bir kuşa sahip olması harika birşey.''
''Anlamadınız. Artık kuşuma pek inanamıyorum. Ancak içimden konuştuğum ve kendi içimi gördüğüm zaman oldu bu değişiklik.''
Durumu kavradı ve şaşkınlığıma güldü.:
''Acıklayayım Zezé. Bu değişikliğin ne olduğunu biliyor musun? Büyümektesin demektir. İnsan büyüdü mu böyle olur. Yani bilinçlenir. İçindeki o konuşan ve gören şeye ''bilinç'' denir. Yakında sahip olacağını söylediğim ''o şeye'' bir gün insanı götüren de bilinçtir.