İnsanların artık hiçbir şeyi tanıyacak vakti yok. Her şeyi gidip dükkânlarından hazır alıyorlar.
Ama arkadaş dükkânı olmadığı için artık hiç arkadaşları yok.
Onu sözlerine değil davranışlarına göre değerlendirmem gerekirdi.[...] O küçük kurnazlıklarının ardına gizlediği sevgisini anlamalıydım. [...] Ama ben de onu nasıl seveğimi bilemeyecek kadar gençtim.
Mesele bizim düşünebiliyor olmamız, birbirimizi düşünmeye ve tartışmaya yetkin insanlar olarak görmemiz. Görüşlerimiz her ne kadar farklı olsa da bu durum bizi hemfikir kılıyor.
Her türlü zorbalığın toplum tarafından makul ve yerinde bir gereklilik olarak karşılandığı, beraat kararı gibi her türlü merhamet göstergesinin toplumda tatminsizlik ve intikam duygularını uyandırdığı bir dünyada adaleti düşünmek gülünç değil midir?