Spoiler içerir!
Tatar Çölü uzun zamandır okumayı düşündüğüm bir kitaptı, kitabın ismi cazip gelmiyordu ve bundan dolayı başlamayı ertelemiştim. Okuyanların da övgüyle bahsettiğine tanık olmuştum.
Olaylarla dolu dolu bir kitap olmamasına rağmen gayet akıcı ve sonunu merak ederek okuduğum bir kitap oldu.
Kitapta verilmek istenen mesaj bana çok açık bir şekilde geçti ve gerçekten insan yaşamının ne denli geçici, kısa olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Kitabın sonu çok duygusal ve verilmek istenen mesajı destekler nitelikteydi, böyle bir son olmasa klasik mutlu sonlu kitaplara benzeyebilirdi ve pek de bir numarası kalmazdı.
Hayatın içinde umut bağlayarak beklediğimiz anlar oluyor ve bazen o umut o kadar güçlü hissettiriyor ki kendini, kapılıp gidiyoruz rüzgarına. Umutsuzluğa düştüğümüz anlar olsa da, inançlı kalan birkaç hücremiz bile derinlerde bir yerlerde o umuda tutsak kalıyor. Kitap aslında bu durumu çok güzel özetlemiş. Bu umutla beklediğimiz olaylar, kişiler kısa yaşamımızı gerçekten uğruna feda edebileceğimiz kadar değerli mi? Ya sonucunda tüm umut boşa çıkarsa, o zaman tam olarak ne ile avutacağız kendimizi, boşa akıp giden zamanı?
Umarım hiçbir zaman bizi ardından sürükleyen umut, sonunda hayal kırıklığına uğratmaz.
"Dışımızdaki değerlerin koyduğu amaçlara ulaşmak için çabalıyoruz ama bu arada içimizdeki değerleri unutuyoruz; hayatımızdaki kopukluk buradan gelmekte."
"O, bütün benliğiyle "ben" kavramına yabancılaştığını hissediyordu. Bu "ben"den kurtulmalıydı. Kendisi için çizilmiş olan yazgıyı değiştirmenin bir yolunu bulmalıydı."