Dostoyevski şöyle diyor "Size yemin ederim ki, gereğinden fazla anlamak bir hastalıktır, gerçek bir hastalık.” Pessao ise şöyle ekliyor; “En çok anlamakyoruyor bizi.” İnsan, her şeyi anlamaya çalışmanın yok ettiği o şeydir. Bilen ızdıraptadır, anlayan ölür
Virane kalbime ne yaptın?
Bak deli aşkım, ne yaptın?
Alışkanlık kozasında rahat uyuyordum.
Kelebek kanadıma ne yaptın?
Gözlerinin kadehinden daha içmeden,
Sarhoş oldum,
Meyhanem sarhoş oldu, ne yaptın?
Yaslanılmaya layık değil miydim?
Omuzlarımın hasretine ne yaptın?
Beni yordun kendin de yorgun gittin.
Ey yolcu! Yuvama ne yaptın?
Dünyam yağmurlu oldu gözyaşlarınla.
Yuvamın çatısına ne yaptın?
Tanrim biraz konuşabilir miyiz? Çünkü artık birbirimize inancımiz kalmadı ve bunu itiraf etme zamanı geldi.ben,insanlığı kurtarmayı bırak, kendimi bile kurtaramadım ve sen de elimi çok erken bıraktın.
Ne fırtınalar koptu
benim hayat dallarımdan
hiçbirinde vazgeçmedim
umutlarımdan
içimde kıyametler kopsa da
ben baharıyım yarınlarımın,
çiçek açarım
her kışın ardından
Şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulurlar,
Ölümleri olur zaferleri,
Öpüşürken yok olan ateşle barut gibi.
En tatlı bal bile tadıldıkça bıkkınlık verir,
Aynı tat isteği, iştahı köreltir.
Onun için ölçülü sev ki uzun sürsün sevgin,
Hedefe hızlı giden yavaş kadar geç varır