Ne böyle bir kitapla ilgili ne de böyle bir yazarla ilgili yorum ve incelemede bulunabilme cesaretine sahibim. Çünkü ikisi de ayrı ayrı bir inceleme konusu, hem de aylarca yılarca sürebilecek bir konu. Hatta hem Karamazov Kardeşler hem de Dostoyevski başlı başına bir tez konusu diyebilirim. Fakat içinde bulunduğum durum bir kaç satır yazmaya itti beni. Bu zamana kadar Dostoyevski ile bir çok kez karşılaşmış olmama rağmen, ilk kez bu denli kendisiyle tanışma şerefine nail oldum ve
bu şeref beni içinden çıkılmaz bir fırtınanın içerisine sürükledi. Kendimle bir iç çelişmesi içerisinde hayata karşı daha bi sorgulayıcı bir tavır ve tutum takınmaya başladığımı
söyleyebilirim. Evet yeryüzünde o kadar güzel eserler bulunmakta ki herbiri ayrı bir hazza sahip fakat Karamazov Kardeşler insana ayrı bir felsefe ve düşünceye ittiğini
söyleyebilirim. Zaten dil, üslup, betimleme ve tasvirler konusunda yorum yapmam çok yersiz olacaktır. Fakat hoşuma giden bir hususu belirtmek isterim; Puşkin, Tolstoy
ve daha bir çok büyük yazarlara karşı kitapta hicivler bulunmakta, sadece tek bir yazar haricinde ve o yazara da selamını çakıp saygısını belirtmekte. Çünkü diğer büyük yazarlar gibi kendisi de GOGOL'un PALTO'sundan çıkmamış mıdır zaten.