Müslümanlar Resûlullah(s.a.s) sağlığında onun hükmüne başvuracak ve vereceği hükmü tereddütsüz kabul edeceklerdir. Onun vefatından sonra da hadis ve sünnetini hakem kabul edeceklerdir. Çünkü müslüman olmak bunu gerektirir.
*Biz seni âlemlere yalnız rahmet olarak gönderdik*( Enbiya / 107)
Bu âyet-i kerîmede geçen "âlemler" ifadesi Cenab-ı Hak dışındaki bütün kâinatı kapsar...
Abdullah İbni Abbas'ın(r.a) dediği gibi durum ortadadır. Daha önceki ümmetler peygamberlerine inanmayınca maymuna dönüştürülmüş, yerin dibine geçirilmişlerdir. Fakat Resûl-i Ekrem'e inanmayan kâfirler onun hürmetine bu belalardan kurtulmuşlardır.(Şemail-i Şerif Şerhi, I,75)
Şu sabit bir gerçektir ki İslâm, seküler hayat anlayışıyla uyumlu ve beraber yaşayabilen diğer bazı dinler gibi sadece bir doktrinler ve ritüeller manzumesi değildir. O teolojik konularla olduğu kadar politik, ekonomik ve sosyal problemlerle de ilgilenen komple bir hayat tarzıdır.
Peygamberler sadece Allah kelamını iletmek için gönderilmezler. Onlar aynı zamanda ilahi kitabı açıklamak, onu yorumlamak, tefsir etmek, onun tatbik edilme yollarını göstermek ve muhtevasının pratik örneğini sunmakla yükümlüdürler.
[Üstâd Bediüzzaman] Van Gölü'ndeki Akdamar Adası'nı kastederek,
"Bu adada on sene kalarak elli talebe yetiştirsem, o talebelerle İslâm'ı bütün dünyaya yayıp dünyayı fethedebilirim." diyordu.
(