Kânûni Sultan Süleyman devrinde 1552-1556 yılları arasında İstanbul’da dört yıl doktor olarak kalan bir İspanyol’un o yıllarda Osmanlı halkının günlük hayatını anlatan hatıralarından:
“Osmanlılar, Allâh’a karşı saygısızlık, vaktini boş yere geçirmek ve nefsini alçaltmak olacağı için bizdeki gibi oyun oynamazlar. Yaz olsun kış olsun yatsı namazını kılıp hemen yatarlar. Gün ağarırken sabah namazını kılmak üzere kalkarlar. Bir kısmı kalkıp, bir kısmı da uykuya devam eder sanmayın. Erkek-kadın, küçük-büyük herkes aynı saatte kalkar, güneş hiç kimseyi yatağında yakalamaz.
Esnaf bütün sene dükkân işleri ile uğraşır. Hafta tatillerinde Ayasofya’ya veya başka bir camiye Cuma namazına giderler. Eşi-dostu ziyaret ederler, birlikte yemek yerler ve gezmeye çıkarlar, iş zamanı konuşamadıkları mevzuları konuşurlar, kitap okurlar.
Adâlet erbabının ise hiç vakti yoktur. Silahşorlar, silâh talimleri sırasında yumurtayı vurmakla kalmayıp, kılı yarmaya uğraşırlar. Savaş olmadığı zaman hayatlarını kazanmak için bir sanat elde etmeye çalışırlar. Sultan ve idârecilerin de koca devleti idâre etmenin zorluğundan, oyun ve eğlenceye ayıracak vakitleri olmaz. Bunlar bir millet için büyük fazîlettir.
Ben görmüş olduğum dünyanın üçte birine yakın yerlerde Osmanlılardan daha fazîletli insanlara rastlamadım... (Türkiye’nin Dört Yılı, 1552-56)