İnsanlar aşkı evlenmenin bir alfabesi veya bir salona girerken eğilip selam vermek gibi bir nezaket kuralı olarak çabucak öğreniyor ve daha önemli işlere geçiveriyorlardı.
"Gerçek aşk hangisi?" diye sorduğu zaman hafızasında ve çevresinde bir kadına basit, dürüst, derin ve sarsılmaz bağlarla bağlanmış insanlar arıyor, bulamıyordu.
Aşk, dostluk kadar ince eleyip sık dokumaz. Çok zaman gözü kördür. İnsana değerleri için âşık olunmaz... Fakat âşık olmak için de bir şey, belki çok az bir şey, anlatılmayan, adı olmayan bir şey gerekir...
Dostluk genç bir kadınla genç bir erkek arasında aşk olmadığı zaman ya da ihtiyarlar arasında bir aşk anısına dönüştüğü zaman iyi bir şeydir. Bir yanda dostluk, öbür yanda aşk olunca felaket!
Ruhun tutkuyla savaşında ne kadar kuvvet harcadığını, insanın kalbinde ne derin, ne onulmaz yaralar açıldığını, acıdan nasıl ağladığını, hayatın da bu mücadeleler içinde nasıl geçtiğini görmüştü.