Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Mellini Mellini

Mellini Mellini
@Mellini
"İnsan bazen özgür, bazen köle olamaz; insan, her zaman ya tam özgürdür, ya da değildir." Sartre affetmeyensanat.com
Editör
3 okur puanı
Eylül 2020 tarihinde katıldı
"Bulantı"nın teması şu pasajda gizli değil mi?
Yeni bir düzenlemeyi değil, yeni bir varoluşu. Yaratıcıları olmadığımız bu yorulmak bilmez varoluş yaratımını hemen yakalamakta her birimiz için iç daraltıcı bir şey vardır. Bu düzlemde insan kendinden sürekli olarak kaçma, kendinden taşma, kendini hep beklenmedik bir zenginlikle şaşırtma izlenimi içindedir.
Sayfa 90 - Hil YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yaşamımızın her anının bize ex nihilo bir yaratışı açınlaması...
Transandantal bilinç, kişisel olmayan bir kendiliğindenliktir. Kendisinden önce hiçbir şey tasarlanamadan, kendini her an var olabilmek için belirler. Böylelikle de bilinçli yaşamımızın her anı bize ex nihilo bir yaratışı açınlar. Yeni bir düzenlemeyi değil, yeni bir varoluşu. Yaratıcıları olmadığımız bu yorulmak bilmez varoluş yaratımını hemen yakalamakta her birimiz için iç daraltıcı bir şey vardır. Bu düzlemde insan kendinden sürekli olarak kaçma, kendinden taşma, kendini hep beklenmedik bir zenginlikle şaşırtma izlenimi içindedir.
Sayfa 90 - Hil YayınlarıKitabı okudu
Aynı tipteki başka bütünlüklerden tümüyle soyutlanmışlık olgusu
Dolayısıyla bilinç, aynı tipteki başka bütünlüklerden tümüyle soyutlanmış sentetik ve bireysel bir bütünlük oluşturur ve Etkin Ben hiç kuşku yok ki bilinçlerin bu iletişimsizliğinin ve bu içselliğinin (bir koşulu değil) ancak bir anlatımı olabilir. Bu yüzden hiç duraksamadan yanıt verebiliriz: Bilincin fenomenolojik açıdan kavranılışı Etkin Benin birleştirici ve bireyselleştirici rolünü tümüyle yararsız kılar. Benimin birliğini ve kişiliğini mümkün kılan, tam tersine, bilinçtir. Dolayısıyla da transandantal Benin bir varlık nedeni yoktur.
Sayfa 53 - Hil YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bilincin sınırları...
Bilinç ancak (Spinoza’nın tözü gibi) kendisiyle sınırlandırılabilir.
Sayfa 53 - Hil YayınlarıKitabı okudu
Kendimize pekala sorabiliriz.
3- “Düşünüyorum”, yaratılmasına katkıda bulunmadığı bir birlik temeli üzerinde ortaya çıktığından tasarımlarımıza eşlik edebilir; buna karşılık, onu mümkün kılan bu önceki birliktir. 4- Kişiliğin (hatta bir Benin soyut kişiliğinin) bir bilinç için gerekli bir eşlik olup olmadığını ve kesinlikle kişisel-olmayan bilinçler tasarımlanıp tasarımlanamayacağını kendimize pekâlâ sorabiliriz.
Sayfa 52 - Hil YayınlarıKitabı okudu
Reklam
...onun etkin yüzü.
1- Transandantal alan kişisel olmayan, ya da daha iyi bir deyimle kişi-öncesi oluyor, bu alanda Ben [I, Etkin Ben] yok. 2- “Ben” yalnızca insanlık düzeyinde ortaya çıkıyor ve edilgin benin bir yüzünden başka bir şey değil, onun etkin yüzü.
Sayfa 52 - Hil YayınlarıKitabı okudu
Husserl'e birtakım karşı çıkışlar
Husserl’i, ampirik bilincin içine hapsolarak dünyayı kuran transandantal bilinci gösterdiği yetkin betimlemelerin her birinde izliyoruz; psişik ve psikofizik ben’imizin “epokhe” sonucu ortaya çıkması gereken aşkın bir nesne olduğuna onun gibi inanıyoruz. Ama kendimize şu soruyu da soruyoruz: Bu psişik ve psikofizik ben yeterli değil mi? Onu mutlak bilincin yapısı olan transandantal bir ben’le çift hale getirmek gerekli mi?
Sayfa 52 - Hil YayınlarıKitabı okudu
"Düşünüyorum", bütün tasarımlarımıza eşlik edebilmeli mi?
“Düşünüyorum bütün tasarımlarımıza eşlik edebilmeli” tümcesini Kant’a mal etmek gerekir. Ama gerçekte, Benin bütün bilinç durumlarımızda bulunduğunu ve deneyimimizin üstün sentezini hakikaten gerçekleştirdiğini mi çıkarsamakgerekir bundan? Öyle görünüyor ki bu, Kantçı düşünceyi zorlamak olurdu. Eleştiri sorunu bir hak sorunu olduğundan, Kant “Düşünüyorum” ediminin olgusal varoluşu üzerine hiçbir şey onaylamıyor. Gerçekte deneyimin [olanaklılık] koşullarını belirlemek sözkonusu. Bu koşullardan bir tanesi, algımı ya da düşüncemi, her zaman, benim algım ya da düşüncem olarak göz önüne alabileceğimdir. Bütün söylenebilecek budur.
Sayfa 49 - Hil YayınlarıKitabı okudu
96 syf.
·
Puan vermedi
Ego'nun Aşkınlığı
Ego'nun AşkınlığıJean-Paul Sartre
8.1/10 · 126 okunma
762 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Varlık ve Hiçlik
Varlık ve HiçlikJean-Paul Sartre
8.4/10 · 876 okunma
Reklam
Yazarken arkasında duran birisi tarafından gözlendiğini bilen olgusu. Sine-göz?
Ancak şunlara işaret etmek gerekir: 1) tanık olarak düşünüm, tanık varlığına ancak görünüşün içinde ve görünüş aracılığıyla sahip olabilir, yani kendi varlığı içinde derinlemesine bir biçimde düşünümselliğime yakalanmıştır ve böyle olduğu için de hedeflediği “Selbststândigkeit”a asla ulaşamaz, çünkü varlığını işlevinden ve işlevini de üzerine düşünülmüş kendi-içinden almaktadır; 2) üzerine düşünülmüş, düşünüm tarafından derinlemesine bir biçimde değiştirilmiştir, o bağlamda ki, şu ya da bu aşkın fenomenin üzerine düşünülmüş bilinci olarak kendinin bilincidir. Kendine bakıldığını bilir; duyulur bir imgeye başvurmak gerekirse, onunla ilgili olarak masanın üzerine eğilmiş bir halde yazı yazan ve bir yandan yazarken arkasında duran birisi tarafından gözlendiğini bilen bir adamdan daha iyi bir benzetme yapılamaz. Dolayısıyla üzerine düşünülmüş, bir bakıma, esasen bir dışarıya ya da daha iyisi bir dışarının taslağına sahip olan olarak kendisi(nin) bilincine sahiptir, yani kendisini"... için nesne” kılar; öyle ki, üzerine düşünülmüşün üzerine düşünülmüş yönü düşünümsel yönünden ayrılamaz, orada, onun üzerine düşünen bilincin içinde ve ona belli bir mesafede varolur. Bu bağlamda düşünümselin kendisinden daha fazla “Selbststândigkeit”a sahip değildir.
Sayfa 228 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Sartre'a göre realizmin en büyük güçlüğü
Ama o zaman tam da realizmin en büyük güçlüğüyle karşılaşırız: Almanların “Seibststândigkeit” diye adlandırdıklan o varlık yeterliliğiyle donanmış, bağımsız ve yalıtık iki bütün nasıl olur da kendi aralarında birtakım münasebetleri, özellikle de bilgi adı verilen o içsel türden ilişkileri sürdürebilirler?
Sayfa 224 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Bilince dair birtakım "bilinçli ve bilinçsiz" sorular...
...bilinç, bildiği şeyden emin olabilir mi? Ve bütün ontolojimiz düşünümsel bir deneyimde temellendiğine göre, bilinç bütün haklarını kaybetme tehlikesiyle karşılaşmaz mı? Ama düşünümsel bilinçlerin nesnesi olmak zorunda olan gerçekten de geçmiş varlık mıdır? Ve düşünümün kendisi, eğer kendi-içinse, kendini bir varoluş ve anlık bir kesin kanaatle sınırlamak zorunda mıdır?
Sayfa 224 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Popüler; "Kendini Aşma" öğretisinin temeli bu pasajda mı gizli yoksa?
Kendi peşinde koşan ve aynı zamanda da kendini reddeden bu bütünlük, kendi kendisinin ötesine geçilmesi ve kendine doğru kendisinin ötesine geçtiği için, ötesine geçilmesine kendi kendisinde hiçbir son bulamayacak olan bu bütünlük, hiçbir şıkta bir anın sınırları içinde varolamazdı. Kendi-içinin olduğunu olumlayabileceğimiz an asla yoktur, çünkü, kendi-için asla tam tamına olmaz. Ve bunun tersine, zamansallık, bütünüyle anın reddi olarak zamansallaşır.
Sayfa 222 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Kendi kendini hiçleyemez, çünkü ben oyum...
Sürmeyecek bir kendi-için hiç şüphesiz aşkın kendindenin olumsuzlanması ve kendi varlığının“yansı-yansıtan” formundaki hiçlenişi olarak kalırdı. Ama bu hiçleniş bir veri haline gelirdi, yani kendindenin olumsallığını kazanırdı ve kendi-için de, kendi hiçliğinin temeli olmayı bırakırdı; daha olacak olan olarak artık hiçbir şey olmazken, yansı-yansıtan çiftinin hiçleyici birliği içinde, olurdu. Kendi-içinin kaçışı, onu kendi hiçliğinin temeli olan olarak oluşturan bizatihi edim aracılığıyla olumsallığın reddidir. Ama bu kaçış kaçılan şeyi tam tamına olumsallık halinde oluşturur: kaçılan kendi-için orada bırakılmıştır. Kendi kendini hiçleyemez, çünkü ben oyum, ama aynı şekilde kendi hiçliğinin temeli gibi de olamaz, çünkü ancak kaçışın içinde olabilir: kendini tamamlamıştır. Kendi-için yönünden ...e mevcut olarak geçerli olan, elbette zamansallaşmanın bütünlüğüne de aynı şekilde uygun düşmektedir. Bu bütünlük asla tamamlanmış değildir, kendini reddeden ve kendinden kaçan bütünlüktür, aynı bir belirişin birliği içinde kendinden koparılmadır, kendini verdiği anda bu kendini verişin esasen ötesinde olan kavranamaz bütünlüktür.
Sayfa 222 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kendi için olgusu
Ama değişim, doğal olarak, kendiliğindenlik [spontaneite] olan kendi-içine aittir. Bu kendiliğindenliğin "olduğu" söylenebilir, ya da sadece şu söylenebilir:“bu kendiliğindenlik” kendini kendisiyle tanımlanmaya bırakmalıdır, yani yalnızca kendi olmak hiçliğinin değil aynı zamanda kendi varlığının da temeli olmalıdır ve eşzamanlı olarak varlık da veri halinde dondurmak üzere onu yeniden kavramalıdır. Kendim kendiliğindenlik olarak ortaya koyan bir kendiliğindenlik aynı anda da ortaya koyduğu şeyi reddetmek mecburiyetindedir, aksi takdirde varlığı edinilmiş hale gelir ve edinilmişin gücüyle kendini varlıkta sürdürür. Bu reddin kendisi de bir edinilmiştir ve kendiliğindenlik, varoluşunun âtıl [inerte] bir uzantısı içinde takılıp kalmamak için onu reddetmek zorundadır. Uzama [prolongement] ve edinilmiş [acquis] kavramlarının esasen zamansallığı varsaydıkları söylenebilir ve bu doğrudur.
Sayfa 221 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
"İnsan bazen özgür, bazen köle olamaz; insan, her zaman ya tam özgürdür, ya da değildir."
İthaki YayınlarıKitabı okudu
"İnsan bazen özgür, bazen köle olamaz; insan, her zaman ya tam özgürdür, ya da değildir." Sartre
2020 OKUMA HEDEFİ
2/1000 kitap - %0 tamamlandı
2 kitap okudu
1000 kitap
858 sayfa
0 inceleme
16 alıntı