Renk renk nakış nakıştır birdir ocağımız
Yankılanır aynı gök altında avazımız
Bitmez bizim gardaşlığımız ulvi azatlığımız
Uzanır dört bir yana sevgiyle kollarımız
Peki ama içimdeki bu sıkıntı ne, bu nefes darlığı, bu yürek çarpıntısı ne? Mutluluk için gereken her şey var ama içimdeki bu daralma ne? Daha ne bekliyorum yaşamdan? O zaman unut yürek çarpıntılarını, unut nefes darlığını, yaşam bu, kolay değil. Sıkma kendini diyorum, bırak, bırak biraz, rahat ol, bak her tarafın gerilmiş sinirden, adalelerin bir yay gibi. Bırak seni güçsüz sansınlar, ağla seni üzgün sansınlar, söyle eksiklerini versinler, iste, istemesini öğren, yoksa hiç geçmeyecek gerginliklerin, bırak kendini, demek ki mutluluk yalnızca iş, ev, araba, sevgili değil. Bunları sürdürmek zor olan.
Bu adam, kadınların erkekleri yalnızca sevişmek için istemediklerini biliyor sanırım, önce başını dayayacak bir omuz ve sonra saçlarında gezinen bir tatlı el. Cinsellik bundan sonra kaçıncı sıralarda kim bilir? Bunu bu adam anlayabilmiş galiba...
İnsanlar birbirlerine "Öl" dememeli ve "Öl" deyince de kimse ölmemeli. Kimse, "Öl desem ölür" diye gurur duymamalı. Kimse kimseden bir şey istememeli, beklememeli. Hele hele değişmesini hiç.