"Hocam elden gelen yapılacaktır . Bunun sözünü size veriyorum. Hiç olmazsa şerefimizle öleceğiz!" dedi.
"Ölelim böyle zillet içinde yaşayacağımıza , şerefimizle ölelim oğlum..."
Hem sizi büyük bir karamsarlık içinde görüyorum. Ümidiniz azalmış. Ancak benim inandığım bir şey var imkansızın dahi bir imkanlı yanı vardır, onu aramalıyız, bulmalıyız.
O çakısıyla ağaç gövdelerine “vatan” diye yazmış durmuştu artık nazlı bir yarin ismini de gönlüne kazımak istiyordu. Onu düşünmek , onu hayal etmek istiyordu.
“ Sonum idamdır. İptir. Ama bu yolda hayatımı verirsem , benim ismimi unutmazlar ve yıllar sonra da olsa arkamdan , yolumdan gelecekler mutlaka olacaktır.”
Sultan II. Abdülhamid Manastır Valisi Hıfzı Paşa’ya sormuş:
‘Manastır’da kimler ittihatçıdır , sayıları ne kadardır?
Paşa da şöyle cevap vermiş:
‘Manastır’da benden başka herkes İttihatçıdır hünkârım!’
Ondan başkası görevini hevesle ve merakla yapmıyordu . Bu duruma şahit olunca açıkçası düşüncelerini küçük defterine şu satırlarla karaladı:
“Burada fikrim tamamen değişti . İdareyi değiştirmek müşkül ; çünkü hiç kimse büyük bir girişimlerde bulunmaya meyilli değil. Bu yüzden herkes yurtseverlik duygusuyla görevini yerine getirmeliydi . Bu suretle her şey düzelir diyordum. Mülazımın vazifesini yapmadan seraskeri ve saireyi tenkit etmesi garip karşılıyorum . Burada şahsen fevkalade çok gayret ediyorsam da , batarya arkadaşlarımı biraz serbest bıraktığımda hepsi memnun idiler . Böylece çalışıyoruz.”