"Bana sorarsanız tam bir mutluluk yoktur bu hayatta. Yani nasıl desem herkesin kendine göre bir derdi vardır. Kime sorsan hep bir şeyler yarım, hep bişeyler eksiktir. Hani demiş ya adam; "kiminin ekmeği bayattır, kimininse pırlantası ufak". Bana da sorarsan yarım bir battaniye gibidir hayat. Üstünü çekersin ayakların üşür; ayaklarını çekersin kolların üşür. Ne tarafı çekersen çek, hep bir tarafın eksik kalır". 🍁🍁🍁
Bu kitap karşıma çıktığında anladım ki benimle aynı dertten muzdarip başkaları da varmış. Fırsatını bulduğum ilk anda da açtım. Sayfalarını karıştırmaya ve okumaya başladım.
Gerçekten topluma kuş bakışı biraz baksak gözümüze çarpan ilk konulardan biridir belki. En büyük telaşımız çocukların karınlarının açlığı ve bedensel hastalıkları. Bunlar
Jose Saramago imzalı Körlük, insanlığın sınırlarının aşıldığı oldukça etkileyici romanlar arasında yer almaktadır. 1998 Nobel Ödülü’nü kazanmış olan roman, dünyadaki olası vahşeti oldukça edebi bir şekilde gözler önüne seriyor. Kitabın girişinde yazan “Bakabiliyorsan gör, görebiliyorsan fark et!” sözü, aslında kitabın özeti şeklinde. Bakabiliyorsak görmeliyiz ve fark etmeliyiz. Geçmişin karanlık yüzü şimdinin aydınlığını kirletiyor ve geleceği yok ediyorsa, orada bir şeyler yanlış gidiyordur.
Sinemaya da uyarlanmış olan Jose Saramago eseri, toplumsal yaşamın vahşete dönüşebileceğinin bir kanıtıdır. Kitapta kullanılan kör olma durumu bir metafordur. Bakarken görmemek, görmüyorken hissetmemek; insanlığın yaşadığı en ıstıraplı durumlar arasında yer alır. Saramago, eserinde bir kadının tek başına örgütlenmesini körlük metaforu üzerinden verir. Hâlâ güzel şeyler olacağına inanan, vicdanıyla hareket eden insanlar vardır ne de olsa.
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022103,5bin okunma
‘’ Sabahları uyanıp parıldayan güneşi gördüğümde ‘ Al işte, yine cenneti andıran bir gün ve yine insanlar bunu mahvedecekler ‘ diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. ‘’