Çok yoruldum hayat; Şöyle sessiz bir yerde dinlensem, artık birazda kendimi dinlesem. Yaşadıklarımı değilde yaşayamadıklarımı düşünsem. Uzak kalınca kimleri özlediğimi hissetsem. Belkide herkesden çok kendimi özledim ben. Eski beni, eski neşemi, gerçek beni özledim ben..
İçinde biriken milyon tane şeyi nerede, hangi sırayla ve kime söyleyeceğini bilemediği için kendini ölmeden suskunluk mezarına gömenler var.
Konuşup dururken bir kelimeye, o kelimenin geriye doğru uzanan bir dolu hikayesine, çağrışımlarına, izlerine takılıp kalan, o kelimeden sonra tek bir adım daha atamayanlar var.
Birilerine bir şeyler söyleyedururken kendi sesinin yankılarına kapılan, o andan itibaren başka her şeye sağırlaşan, etrafındakileri unutan, o yankıların peşinde kaybolup gidenler var.
Kendi sözlerinin ağırlığını taşımaya mecal yetiremeyenler var.
Suskunluğunu herkesin kulak zarını patlatacak kadar gürültülü hale getirenler var.
Hayatının bütün üşüyen yerlerini sadece birkaç kelimeyle örtüp ısıtabilenler var.
Anlamlarla kendine bir evren kuran, kelimeleri tek tek gözden çıkaran, tedavülden kaldıranlar var.
(Alıntıdır)
Ah benim çocukluğum;
Varla yok arası mutlak düzende yitikliğim
Birgün büyüyünce daha iyi olacağım sandığım
Kalbimin bir sürü kırıklığa misafir olacağını bilmediğim nice yaşlarım
Beklentinin ne olduğunu anlamadığım
Ama doğum günlerini heyecanla beklemelerim
Belkide sen daha güzeldin o zaman kıymet nedir bilmediğim günlerim
Ah benim gençliğim;
Daha
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
"Yoldur, yürünür. Mesafedir, aşılır. Sorundur, çözülür. Yaradır, sarılır. İnsan bir şekilde çaba gösterdiği her şeyi çözebilir. İki tane istisna dışında; ölmek ve sevilmemek. İnsan istediği kadar çabalasın sadece bu iki meseleyi çözemez."