.
✍ Allah’a mülâkat zevkine, ancak Allah’ı severek ve bilerek ölenler erişebilir.Zâten O’nu, ancak bilen sever. O’nunla, ancak O’nu çok seven ünsiyet eder. Ünsiyet, zikrin devamı ile mârifet de fikrin devamı ile hâsıl olur.
Selef'ten bir zat şöyle demiştir:
"Camide birinci safta kılmış olduğum otuz senelik namazı kaza ettim. Çünkü otuz seneden sonra bir namazı bir özürden dolayı ikinci safta kıldım. Bu yüzden çok utandım ve insanlar beni ikinci safta görecekler diye kıvrandım. Böylece anladım ki birinci safta görülmek beni gururlandırmış ve kalp huzurumun sebebi bu imiş... Ama bunu o ana kadar anlayamamıştım."
Abdullah bin Mesud radıyallâhu anh şöyle dua etmiştir:
الّهُمَّ إنّي أسْألُكَ إيمَانًا لاَ يَرْتَدْ وَ نَعِيمًا لَا يَنْفَدْ وَ مُرَافَقَةَ نَبِيِّكَ مُحَمَّدٍ صَلَّى الله عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي أعْلَى جَنَّةِ الْخُلْدِ
"Allahım! Senden sarsılmayan bir iman, tükenmeyen bir mutluluk, ebedi cennetin en yüksek katında Efendimiz aleyhissalatu vesselam’ın arkadaşlığını istiyorum."
İman, dirilmiş bir ağaçtır. Kökü kalpte, dal ve budakları azalardadır. İmanın dal ve budakları nereye kadar uzanmışsa, azalarını o derece günahtan korur.