En dehşet verici deneyim de, geceyarısı bir eve girdiğinizde, onları uyurken, en mahrem yerlerinde bastığınızda, küçücük odalarının içinde yataklarının üstünde koca postallarınızla yürüdüğünüzde, evlerini aramaya başladığınızda insanların size bakışı: Ağlayan, kendilerini canavarlardan çünkü onların gözünde bizler birer canavarız- koruyan annelerine sarılan küçük çocuklar. Hemen hemen her İsrailli asker bunun kötü bir şey olduğu bildiğini, ama aynı zamanda başka çarelerinin de olmadığını söyler..."
Gözleri bizim çok ötemizde bir noktaya dalıp gidiyor, titrediğini görüyorum.
"O insanların bakışı aklımdan hiç çıkmıyor..." diyor.
"Askerliği bırakmaya nasıl karar verdiniz?"
"Öyle birdenbire oluvermiş bir şey değil, iki yıldır peş peşe gelen olayların ve asker arkadaşlarımla yaptığımız tartışmaların bir sonucu. Çoğu, Filistinlilere yaptığımız şeylerin kabul edilemez şeyler olduğu konusunda hemfikirdi. Aşırılıklardan, zorbalıklardan kaçınmak, ama yine de İsrail'i korumak için devam etmek gerektiğini düşünüyorlardı
Gençler ölümden korkmuyor. Ölümleri, şu anda hiçbir anlamı olmayan yaşamlarına bir anlam kazandırıyor. Bütün riskleri almaya ve hatta kamikaze olmaya bile hazırlar. Çünkü çoğu için yaşam, aşağılanma, ezilme ve sefaletten başka bir şey değil.
Askerlere meydan okumak, onlar için bir oyun gibi, ölümün ne olduğunu bilmiyorlar, onlar mermilerden daha hızlı koştuklarını sanıyorlar, Filistin’i taşlarla kurtaracaklarına inanıyorlar.