“Sus! Sorulmayan bir şeyi asla konuşma. Bilgisizlerin cahillikleri yüzünden söylenmesi gereken nice renkli düşünceler gönüllerde kalmaya mahkûm olur çünkü.”
“Aşk, Kamber Can, aşk, tekildir ama sevgi çoğuldur. Aşk, Kamber Can, aşk, bir tek kişiye, sevgi binlerce kişi veya şeye yönelik olur. Ben Kıble-i Âlem Şah Efendimiz’i seviyorum, ama ona âşık değilim.”
Freud ise gerçekleşen korkunç olayların olacağını önceden tahmin etmekten karanlık ve sessiz bir haz alıyordu. “Faşizm” diyordu, "kendinden ve tüm yaptıklarından tamamen emin gibi görünen buyurgan ve karizmatik bir liderin cazibesiyle başlar.”
Hatta 1933'lerde Almanya’da buyapılan sokak eylemlerinde Freud'un kitapları yakılmıştı. Kitaplarının yakıldığını haber alan Freud, "Epey ilerleme kaydetmişiz, Ortaçağ’da olsak beni yakarlardı, şimdilik kitapları yakmak onlara yetiyor,” demişti. Oysa beş yıl sonra yani 1938’de Viyana'ya gelen Naziler sadece kitap yakmakla yetinmeyeceklerdi.
Utanmak? Ne garip bir duygu utanmak ama ne kadar insanca. Sanırım insandan başka hiçbir canlı utanmayı bilmiyor. İnsanların da hepsi değil, yalnızca bir kısmı, yani utanacak kadar insan kalanlar başarabiliyor.
“Evli bir erkekle beraber olmak, hiç canınızı sıkmaz mıydı? Onun karısı, çocukları hiç aklınıza gelmez miydi?”. “Doğru söylemek gerekirse, hiç gelmezdi çünkü o bizim değil, adamın sorunu. Karısı ve çocukları o kadar kıymetliyse, bizim yanımızda ne işi var?”