Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.26
Dilsiz Çaçaron
Dilsiz Çaçaron
@Ogeday_orhan
Kimse seni övmüyorsa sen kendini öv.
Kendimiz olmaya zamanımız yok. Ancak mutlu olmaya zamanımız var.
#188248215
instagram.com/dilsiz_cacaron?...
27 November
627 reader point
Joined on October 2020
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Burjuvazi iliskimsiler
Hayatımın en mutlu aniymis, bilmiyordum. Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi?
Bir kadına iş isten geçmeden iyi davranmak gerekir.
Füsun ile göz göze gelmenin zevklerini yaşıyordum elbette....
Üç satırla ozetlemeye calistigim bir (ilişkimsi) hikayesi romanıdır benim nazarımda aşk falan degilir aşk diyenlere de saygı duyarım.
Hikayemiz burjuva Kemal'le ki nisanliyken tanıştığı uzaktan akrabasi Füsun,un iliskimsi hikayesi. Uğruna nişanlısından ayrıldığı ve başkasıyla evlenmesine rağmen Fusun'u ailesini rahat bırakmayan evlerine sekiz yıl daha misafir olan burjuva Kemal'in hikayesi
Roman bende Kemal'in kaybettigi sözde askindan ve kendi icinse duydugu kaygılar kıskançlıklar pişmanlıklar ve Füsun' a karşı yaşadığı kendi icindeki duygu monologlarindan ve cevresiyle iliskileri kadar sanat, film, sosyete, cemiyet hayatının carpikliklarindan ziyade eski İstanbul'u güzel aktardığı için hosnutluk yaratti.
Romanda kadın erkek ilişkileri bekaret (sonunda kadar gitme) kavrami ve yeni yeni ülkeye hasıl olan sosyetede evlenmeden önce beraber yaşama üzerine toplumun bakış açısınin da yansıtılması
Kemal'in Füsun'dan kalan anlarını hatiralarini eşyalarını da muzelestirmesi ayrı bir detay. Muzeyide ziyaret etmek kısmet olur umarım...
Çok öykü okuyan biri değilimdir lakin bu kitap çok başkaydi. Yazarın kendisiyle bu uygulamadan tanışıp hediye ettiği imzali kitabını okumak çok özel bir hatıra oldu iyiki okumuşum.
Kitaba gelecek olursak...
Salıncaklar çocuklar sallanırken göğe bakıp hayaller kursunlar diye yapılırlar
Serpil,ler çocuk yaşta salıncak ipiyle kendini assın diye değil.
İsmi salıncak olunca çok daha başka umutlarla okuyup sonunda kahroldugum bir hikaye cikti ortaya
Diğer öykülere gelecek olursak hepsi tanıdık cocuklugumuzdan köylerimizden dilinden şivesine kadar
Dört yapraklı yoncada dört beş yaşıma gittim halalarimin kucağında tütün dizdikleri zamana, ekmek parası için köyünü terkeden dayilarima ve nicelerine
Soluksuz okunasi Olasılıksız.
İnsan beyninin kapasitesini, sınırlarını ne kadar zorlayabilir? Geleceği ne kadar ongerebilir ve olası ölümünün ne kadar önüne geçebilir? Olasiliklar dahilinde en ince detaylari nasıl görebilir, harekete geçirebilir?
İçinde bolca fizik, psikolojik, dejavu, felsefe, deneyler ve ajanlarin olduğu ve bitmek bilmeyen bir macera sizleri bekliyor .
Hani soluksuz izlenen filmler vardır ya bu kitap da o tarz harika bir hikaye. Detaylara girmiyorum heyecanı kaçmasın.
Reader Follow Recommendations
Estetik, erotik, baştan cikarici Johannes'in nişanlısı Cordelia ilişkisi üzerinden kadın erkek ilişkileri üzerine felsefi bir bakış getiren eseri yazar Kierkagard'ın
Aşkın özgürlük ve estetik olduğunu anlatıyor.
Aşkın en güzel ve samimi halinin özgürlük olduğunu, etik olan olgularınsa aşkı sığlaştırdığını düşünüyor. Sevgili ve nişanlanmak üzerine toplumun bakış açısına farklı bir bakış. Sevgilinizle el ele olursanız toplumun rahatsız bakışlarına maruz kalabilirsiniz etik değildir, nişanlıysanız şayet toplumda kabul görür etiktir.
Yazar Etik olanın estetiği, özgürlüğü, erotizmi öldürdüğünü, aşkı basitleştirdiğini anlatıyor bir nevi
Daima masalsı efsanelerin yazarı kültür abidesi Aytmatov
Hemen hemen her kitabında olduğu gibi yine bir Kırgız efsanesi Ebedi Gelin dağların daha doğrusu fesat ve kötü insanların sevdigini almasından dolayı dağlara sitemi olan Ebedi gelinin hikayesi.
Ebedi gelini sevgilisiyle opera yapmak isteyen bir gazeteci dağ leopari avına meraklı bir grup Arap prensi onları organize eden amcası ve çocukluk aşkı ve arkadaşları üzerinden gelişen ve günümüz tüketim toplumu kapitalist sisteme kuresellesmeye de yer yer eleştiriler yapan bir romandi.
Aytmatov'un kalemi masalsı insanı icine çekiyor her romanında olduğu gibi efsanevi Kırgız kültürünün, doğasının, insanın, cografyasinin en güzel yansıması tam bir kültür abidesi.
Savaşın ahlaksızlığı
Altı yasinda ikinci dünya savasina şahitlik etmiş ailesinin yaşama sansini arttırması için bir köylüye emanet ettigi ve köyden köye elden ele gezen çirkinliği yüzünden çingene ve yahudilere benzetildigi için başına gelmeyen işkence ve kötü muameleye maruz kalmiş bir çocuğun hikayesi.
Bir yandan yaklsan Alman nazi tehlikesi bır yandan köylerdeki partizan dehşeti o yetmezmiş gibi savaş psikolojisindeki insnalarin merhemetsizlik ve ahlaksizliklari
İnsan kendine su soruyu soruyor.
İnsanların cevresine yasatabilecegi vahşetin sınırı nedir?
Kahramanımızın bir yandan yaşı büyürken bir yandan ustalarından büyüyü, duayı, çiftlik işlerini, kötülüğü, iyiliği, Tanrı'yı, Şeytan'ı ve daha birçok şeyi öğrenir. Öğrendikçe değişir, değiştikçe hırslanır; bazen umudunu yitirir bazen de direnir. İşte böyledir Boyalı Kuş'un öyküsü. Farklılıkları ile kabul görmeyen, itilen, soyutlanan herkestir aslında Boyalı Kuş..
Menekşeler (anne kokusu)
Atlar (çocukluk arkadaşı)
Oburlar ( hayatını tayin eden amca)
Şarkıları kadar yazarlığını da sevdiğim ikinci romanını okuduğum Hüsnü Arkan bu romanın da başlangıçta Seksenler devrimci romanı tadını aldığım yer yer diğer romanı Minonun siyah gülüne banzetmeye yaklastigim devrimci Hüseyin'in hikayesini okumak
Hüseyin çocuk yaşta babasını kaybedince amcasının kanatları altında yaşamaya başlayan bir cocuktur ciftlik işleri ve amcasının servetinin varisidir. Amcası (obur) bu yönde gelecek planları vardır.
Lakin Hüseyin'in gençlik planları tam tersidir okulu bitirdikten sonra İzmir'e yerleşip meyhane açmak gibi babasinin zamaninda acipta amcası yüzünden kapattığı meyhane çocukluk hayalidir ve gerçekleştirir.
Ömrünün en güzel iki yılını İzmir'de meyhanesinde yaşar sonra işler tepetaklak gider ve sonunda herşeyin amcasının onun ciftlige dönmesi için kurgulamis olduğu bir oyun olduğunu anlar.
Roman da kurguda biraz eksiklikler ve hikaye gecislerinde kopukluklar hissetsem de okumaya değerdi
Kadının kimliği yok...
Yıllarca koca şiddeti gören, üçüncü sayfa haberlerine konu olmamak için bir gece evinden kaçan, parası ve kalacak yeri olmadığından rastgele bir hastaneye sığınan hastane odalarında refakatçilik yaparak kendine yeni bir hayat kurmaya çalışan fazlasıyla tanıdık bir karakter Ülker Abla.
Ülker Abla karakteri ve onun yaşadıkları ile ülkemizin en büyük sorunlarından olan kadına şiddet, kadın cinayetleri, kadının toplumdaki yeri, bu ülkede kadın olmanın zorluklarını zaman zaman mizahi bir dille de ele alıyor yazar Seray Şahiner.
Ülker ablanın caresizliginde şekillenen hikayede ona daha pek çok çaresiz kadın eşlik ediyor. Onların da dertleriyle dertleniyor.
İçinde bol bol mizahi ve argo sözcüklerin de serpistirildigi bir tanıdık yurdum kadın hikayesi..
Ne Okudum Ben.
Nobel ödüllü yazarın biraz sıradışı üslubu, anlaşılmazlığın ve karmaşıklığın en iyi temsili niteliğinde. Ayı, okurken zorlandığım, belkide anlamakta güçlük çektiğim tek kitap. Ses ve Öfke kitabı bile karmaşıklığa rağmen ikinci okumada en azından anlaşılırdi bu kitabını muhtemelen beş kez okusam da anlayamayacagim. Belki kültürel farklılıklar olaylarin karmaşıklığı üstüne de önsöz de çevirmenin anlatisina rağmen anlamakta güçlük çektiğim bir kitapti.
Yazar yer yer çıkarımlarda bulunmuş, özellikle bazı konularda kendi düşüncesini yansıtmış.
İnsanın doğaya ve birbirlerine olan hükmünü, eşitsizliği, inancı ve yaşamanın güçlüğünü işlemiş. Ve tabi hırsını, mülkiyetin kutsallığını, hayvanların yaşama ve barınma hakkının gasp edilişini dramatik ve şiirsel bir anlatımla öyküye aktarmış.
Western tadında
"Bu zavallı adam o kadar üzüntü ve kendine acimayla dolu ki nefrete yer kalmamış. Bir insanın nefrete ihtiyacı vardır. Bazen hepimizi hayatta tutan şey nefrettir.
Böyle diyordu katil hapishane kackini Lieder
Hapishaneden kaçan üç kackin ve sigindiklari bir kasaba ve kasabada yine geçmişinden kaçan Maathew' le karşılaşmaları.
Sonrası kasaba sakinleriyle beraber Maathew ve hapisane kackını psikopatlar arasındaki mücadele akla hayale gelmez psikolojik ve fiziki siddet romanı okuduğunuz her an bitmek tükenmek bilmeyen bir gerilim ve herşeyin bir kurgudan ibaret oldugunu da düşünürken kitabın sonunda aslında hiç de öyle olmadığını öğrendiğiniz de yaşadığınız şok.
Bir cinayetin ruhsal psikolojik romanı
“Çok arkadaşım var, ama az sayıda dosta sahibim; beni gerçekten tanıyanların sayısı ise dostlarımdan bile az.”
Perry Edward Smith, arkadaşı Dick’le işlediği cinayetten kaçtığı sıralarda bu sözü sarf etmişti. Kısa boylu, çekingen, dövmeleri olan ve oldukça nazik bu adam, sıra dışı arkadaşı Dick’le gelmiş geçmiş geçmiş en büyük cinayetlerden birine imza atmıştı. Amerikan edebiyatının en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilen Truman Capote, 1959 yılında Kansas Halcomp’ta nedensiz işlenmiş Clutter cinayetinin izini sürer. Bölgenin varlıklı ve çok sevilen bir ailesi olan Clutter’lar bir gece yarısı kimsenin tahmin edemeyeceği bir şekilde öldürülmüşlerdi. Polisler, olay yerinde gördükleri manzara karşısında dehşete düşmüştü. Cesetler sanki uyuyormuşçasına muntazam bir şekilde yerleştirilmiş, sanki kurbanlar öldüğünde rahat etmeleri istenmişti. Perry Edward Smith, içinde barındırdığı saflığıyla bunu yapmıştı.Truman Capote’ın bu eseri, büyük bir titizlik ve geniş çaplı bir araştırmayla yazılmış. Capote, katiller, kurbanların arkadaşları, komşuları, yakın dostları, polisler ve onların eşleriyle hatta olayla bağlantısı bile olmayan karakterleri irdelemiş, yeri geldiğinde tüm insanların içine girerek her birinin hikayesini kitaba aktarmış. Soğukkanlılıkla, Amerikan tarihinin en kanlı olaylarından birini tüm çıplaklığıyla sizlere sunuyor.
Kitabı okuduktan sonra da bu eserin yazılmasında ki hikayeyi merak edenlere Capote filmini izlemelerini tavsiye ederim .
Kabullenememek.
Bir baba olarak is ve kariyer uğruna ihmal ettiği yedi yaşındaki çocuğunun ölüm haberini alan Dani bu durumu kabullenmekte zoranmakta yas tutmayı reddetmektedir. Oğluyla istediği kadar vakit geçirmediği için pismandir ve bu duygularla mucadele ederken hiç beklenmedik bir şey olur, oğlu Tom karısına çıkmış onunla konuşmaktadır.Basta aklini kacirdigini düşünen Tom için bu bulunmaz bir fırsattır.
Yıllardır oğluyla planlayipta gerceklestiremedikleri herşeyi yapmak için bir firsattir ve oğluyla bir ada yolculuğuna çıkar.
Kitabın başında da dediği gibi
" Erkek cocugun babası olduğu kadar, çocuk da erkeğin babasıdır ve Dani oğluyla beraber kendini de keşfeder.
Saklanan görmezden gelinen ölüm yanibasimizdayken sevdiklerimizle her anı güzel gecirmemizi öğütleyen güzel bir eser
Okuyunuz efendim..
Saplantılı aşıklara yer yok
Kadınların bir şekilde gittiği romanları sevmiyorum. Ben yazsaydım Kürk Mantolu Madonnayı; Maria puder değil, Raif efendi önce ölürdü. Kadınlar ölmek pahasına bile olsa bir şekilde terk ediyor... Sabahattin Ali kolay olanı seçmiş, kadını öldürmüş, erkeğe zulmetmişti. Halbuki romanlarda artık erkekler gitmeli efendiler. Sıkıldım sizlerin kadını tanrı yaptığınız romanlarınızdan. Erkeklerin salya sümüğünü görmekten sayfalarınızda....
Kitaba konusuna gelecek olursak iki imkansız ve saplantılı aşk ve huzuru kendini bulmak için bir şehire göç eden aşkina karşılık bulamamış bir adamın ve ona eşlik eden diğer kahramanlarının hikayesi
Ahh Franz
Avusturya'da göl kıyısında küçük bir kasabada annesiyle beraber yaşamaktadir Franz. Annesi zengin sevgilisinin ölümünden sonra düştüğü geçim derdinden oğlu Franz'ı Viyana'daki eski dostu tütün satıcısı Otto Trsnjek'in yanina hem bir meslek hem de Viyana gibi bir şehirde daha iyi bir gelecek kurması için göndermesiyle başlayan bir hikaye
Genç Franz on yedi yaşına kadar hiç çalışmamistir. Bir yandan Viyana'da mesleğini öğrenirken bir yandanda dükkanına uğrayan ünlü ve aydın tiryakilerle tanışır aşkı da Viyana'da tanır.
Ancak o günlerde Viyana'ya gelen sadece Franz değildir bir yandan Hitler, Gestapo gelir ve ikinci dünya savaşı kapıya dayanmaktadır. Şehirde Yahudilere yapilan zulme bizzat şahit olur ve cok sevdiği ustasını gestapoya kurban verir.
Genç dostumuza bu hikayede ünlü Pofesör psikanalizci Sigmund Freud ve ruyalarida eslik etmektedir.
Türkiye distopyası...
George Orwell'ın basyapiti 1984 ve Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya'sından esinlenmelerin olduğu bir eser.
Yazarımız içine biraz bilim kurgu biraz ütopik bir gezegen ve ülke kavramları oligarşinin de içinde bulunduğu ve ezelden beridir ülkemizden de yaşananlara dair gerçeklerle yuzleseceginiz bir roman.
Yazara gelirsek onceden de bildiğim kadarıyla Fetö hayrandır zamanında basın yayın mecralarinda çeşitli görevlerde bulunmuştur.
Günah çıkarma kitabı.
"Artık çok geç, her zaman hep geç olacak."
Diyor yazarımız kitabın sonunda. Günah çıkarma kitabı bir nevi.Paris'te kariyerli bir avukatlık geçmişine sahip, Jean-Baptiste Clamence, hep gittigi bir barda tanıştığı dinleyicisine uzun konuşmalar yapar kitapta. Eser Jean- Baptiste'in bu uzun monoloğundan oluşmaktadır ve iki bölüm halinde okuyucuya sunulur. Birincisi Paris'te bir genç kızın kendisini köprüden atarak intiharına şahit olmadan önceki durumudur. Anlatıcı, daha çok eğlenceyle, başarıyla dolu mutlu günleridir. İkinci dönem ise, bu intihar olayından sonraki günleri kapsar daha çok vicdan azabının anlatıcıyı her gün içten içe yok ettiği huzursuz, kuşkularla dolu mutsuz günlerdir.
Hikaye iki farklı mekanda geçer Paris ve Amsterdam anlatıcı iki farklı mekanla iki ruh halini yansıtmaktadır.
Rahatsiz edici bir yapıt tavsiye edilir. Hayattan insandan kendinizden ve toplumdan bir şeyleri en basta kendinizi de sorgulayacaginiz ve sonrasında yazarın da dediği gibi "Artık çok geç, her zaman hep geç olacak." diyeceksiniz.
Mai gece siyah gece
Ah! Zavallı hırpalanmış, ezilmiş hayat mai bir gece ile siyah bir gece arasında geçen şu nasipsiz, bahtsız ömür!... Bir elmas yağmuru altında gelişerek, şimdi bir siyah inci yağmurunun altında gömülen o emel çiçekleri!..
Ah! Ahmet Cemil'in Mai bir gece ile başlayan hayalleri siyah bir gecede siyah deniz köpüklerine bakarken intiharı düşünürken son buluşu
Halid Ziya'nın en güzel klasik eserlerinden Mai ve siyah başlangıçta bolca edebiyat sohbetleri hatta gecmis divan edebiyatcilarina imalar göndermelerle başlayan bir eser dönemin yeni edebiyat akımı üzerinede bilgiler verilen yazarın zaman zaman hikayeden cikip gecmis edebiyatcilara eleştiri getirdiği bir eser.
Karakterlere gelecek olursak her biri kendi içinde bambaşka karakterler kimilerine cok sinirlenip kimileri için üzülüyorsunuz.
Kendi tabiriyle "şöhret" olmak için çırpınan genç bir yazar ve çevirmen Ahmet Cemil'in hazin hikayesi.
Ailesi, edebiyat ,basım çevresi ve arkadaşı Hüseyin Nazmi'yle olan dostluğu edebiyat şiir sohbetleri ve arkadaşının kayitsizligi. Karakterlerin psikolojik durumlarınında yansıtıldigi harika bir eserdi
Okuyun tasviye edin okutun derim...
Edebiyatın kapı komşusu röportaj
Edebiyatın kapi komşusu değil bence bizzat ön kapısıdır röportaj.Neden mi ?
Nedeni gazeteciljkle edebiyat arasında bir yerde duran yazı türüdür röportaj
Ünlü Fransiz düşünür Sartre'de bunun hakkını teslimi ediyor ve şöyle diyor
"Belli bir üslup aracılığıyla, bir ülkeyi, o ülkenin kurumları ve insanlarının yaşamlarını gozler önüne sermektir. Röportajcı bir suç, bir cinayet üstüne röportaj yapabilir ve bu röportaj edebi olabilir."
Kitaba gelecek olursak neden edebiyatın "ön kapısı" dedim röportaj için. Bugün ve tarihler öncesindende bilinen bütün roman, öykü ve hikaye yazarlarının önceleri birer gazeteci ve röportajcı olduklarını bilsek eminim herkes bu tabiri kullanırdı
Kim peki bu ünlü yazarlar pardon gazeteci ve röportajcilar
Yaşar Kemal, Sait Faik, Orhan Kemal,Ahmet Naim Çıladir ve en onemlisi hemde en savascisi (normandiya cikarmasi,ispanya ic savasi italya cephesi) tabiki Ernest Hamingvay ve nice gazeteciler ve gerçek röportajları ödüllü röportajlar farklı hikayeler ve araştırmalar.
Kitap röportajlar kitabı lakin edebiyat roman, hikaye, öykü tadında.
Icinde Anadolu'dan tutunda ispanya'ya kadar ikinci dünya savaşından, İspanya iç savasından, Amerika Walt Disney'den Almanya'daki Katolik kilisesine, bir güzellik yarışmasından Zonguldak'taki madencilere kadar Sait Faik'in adliye koridorlarındaki dolandırıcı mahkemesine kadar nice röportaj ve hikayeler.
Mutlaka okuyun harika keyifle okunacak ve üzerine romanlastirilmis oykulestirilmis gerçek hayatlardan romanları kesfedeceginiz ve mutlaka onlarida okumak için sizi yönlendirecek bir eser
Hiçliğe karışmadan önce nasıl kuşatıldık.
Okuyun defaatle okuyun bitirin sonra bir daha sindire sindire yeniden okuyun oyle bir eser.
"Okullarda ders kitabı olmalı" desem otoritenin çıkarlarına ters düşer imkansız bir talep olur bu istegim.
Gelelim kitabın konusuna. Modern hayatın gündelik yaşamın bizi nasil kusattigini,hayatımızın nasil elimizden alindigini anlatan bir kitap.
Öncelikle kitap belli sistemleri yıkma hedefini ele almıyor sistemi bir çok yönlerden ele alıp inceliyor. Hayata,dünyaya,insana,aşka, sanata sanatçıya,hükumete,yarattığımız kahramanlara bambaşka açılarla bakmamızı sağlıyor.
Cok faydalı ve kendimizide çoğu dayatmalardan soyutlamak icin çabaya gark edecek bir kitap
Şiddetle okuyun,okutun...
Paris'te bir apartman dairesinde bir kedi olduğunuzu hatta isminiz de Lev(anayasa)olduğunu düşünün.
Apartmanda kapicilik yapan elli dört yaşında (Renee) edebiyatla,sinemayla,felsefeyle kendini harmanlamis bir ev sahibiniz var
Diğer yanda aynı apartmanda yaşayan doğum gününde hayatına son vermeyi planlayan manga tutkunu icine kapanık ve yaşıtlarına nazaran zeki ailesiyle ilişkileri yetersiz olan Polome
Ve sonradan apartmana (hikayeye) iki kedisiyle dahil olacak olan altmışlı yaşlarda bir Japon misafirimiz.Hikaye bu üçü uzerinden ilerliyor. Sonu surpriz sonlu bir hikaye bu.
Yazar Renee ve Poleme üzerinden hikayeye yüzeysel olarak kısa kısa değiniyor.(Poleme'nin günlükleri üzerinden).
İcinde bol bol edebiyat müzik sinema sanat ve felsefenin iç içe harmanlandigi ve kendimizden hayatımızdan sorgularimiza sanrilarimiza ve bol bol ince mizaha ve kedilere de (anayasa) doyacaginiz bir roman hatta bence felsefi roman...
Keyifli okumalar:)
Dans Dans Dans
"Ona ulaşmanın düzgün bir yolu olmalıydı.Niyet olan yerde yolda vardir"
Boyle diyordu kahramanımız.
Kitabin konusuna gelecek olursak.Yalnız bir adamın yıllar önce bir otelde ilişkiye girdiği ve hayatının aşkı olan bir telekızı ve kendini bulma çabasını ararken yaşadığı gizem ve heyecan dolu bir macerayı anlatıyor.
Bol bol özlü sözlere ve alıntılara doyacağınız bir kitap.Bilinçaltındaki düşünceleri ve mizahi diliyle kahramanımız eski aşkının izini ararken ona hikayede gizemli bir koyun adam,eski bir dostu,on üç yaşında sezgileri güçlü bir kız çocuğu ve ailesi eşlik ediyor.
Kitapta peşi sıra ölümler başlıyor ve gizem, heyecan daha da artıyor.
Ben genel anlamda ana karakteri sevdim bilinçaltı ve mizahı diliyle toplumda pek sevilmeyecek tiplerden olsada guzeldi.
Ana karakterimiz hikayede genelde diğer karakterler üzerinden hayatını şekillendiriyor.
Diğer karakterlere gelecek olursak,diğerleri tamamen başına buyruk tipler.
Sürükleyici gizemli heyecan vericiydi...
