Çünkü gerçek kolay ve yalındır .Bu yalınlığı içinde de vahşi bir güç yatar. Yaşamın vahşi, ilkel gerçeklerine ancak yıllar süren bir savaşımın sonunda varabildim.Çünkü insanlar yaşamın yalın ama çirkin ve güçlü olan gerçeklerine birkaç yıl içinde varamazlar pek.Gerçeğe ulaşmak artık ölümden korkmamak demektir. Her ikisiyle de yüz yüze gelmek büyük bir cesaret gerektirdiğinden , ölümle gerçek birbirine benzer. Gerçekler de insanı öldürdüğü için ölüm gibidir.
Hiçbir şey istemiyor, hiçbir şey ummuyordum. Hiçbir şeyden korkmuyordum. Çünkü yaşamımız boyunca bizi köleleştiren isteklerimiz, umutlarımız, korkularımızdır.
Ömrümün kaç yılı, bedenimle benliğim gerçekten istemediğim şeyleri yapacak kadar benim olmadan geçti? İlk günden beri beni avuçlarına almış olan insanlardan bedenimle benliğimi kurtarıncaya dek kaç yıl
geçti?
Ama yüzümü hemen tanıdım. Ömrümde hiç ayna görmemişken, bunun kendi yüzüm olduğundan nasıl bu kadar emin olabilmiştim? Aynanın önünde yüzümü seyrederek öylece durdum. Ben kimdim?
Kız çocuklarından biri öldüğü zaman babam her zamanki gibi yemeğini yer, anneme ayaklarını yıkatır, sonra yatmaya giderdi. Ölen çocuk erkekse babam annemi dövdükten sonra yemeğini yiyip gene yatağa yollanırdı.
Uyurgezer gibiydim. Döşeme soğuktu ama ben soğuk bana ulaşmıyordu. Düşte görülen denizin soğuğu gibiydi. Onun sularında yüzüyordum. Çıplaktım ve yüzmeyi bilmiyordum. Fakat ne soğuğu hissediyor, ne de boğuluyordum.