Yirmi birinci gün..
Hastanede yirmi birinci gün anladım insanoğlunun acziyetini.
Karşım yatakta şişman, topal ve geceleri uyurken sayıklayan bir adam yatıyor.
Onun yanı başı yatakta yaşlı bir inşaat ustası, kalıpçı..
Tek koluyla yaşama tutunan kanser bir adamın acıdan inlemeleri..
Sıska bir çocuğun yine sıska bedenine takılı tüpten sızan acıları..
Bilmiyorum
Bir baba evladını kaybedince mi,
Yoksa bir çocuk babasını kaybedince mi
Daha fazla yüreği kan ağlar.?
Benim babam yürürken ayağının altında topraklar kayardı, düşmana korku salardı, şimdi ise doğrulmak için tek dayanağı ranzanın korkuluğu.
Yüzlerce kilo çimento torbasını kaldırmakla övünürdü kalıpçı, şimdi göğsüne takılı yarım kilo tüpü taşımaktan yorgun.
Yalın ayak koşardı sıska çocuk babası işten dönünce sevincinden, şimdi yürümekten aciz, yürümekten şikayetçi ayakları.
Şişman ve topal adam hiç konuşmadı ama yüzündeki korku, genç bir kızın yazısı kadar okunaklı..
Tek kollu kanser adam …