Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Pixiedust

Pixiedust
@Pixieddusst
Sıkı Okur
"Ve sahiden, bir heykel olmadım ben, henüz öyle durmuyorum, kaskatı, hissiz, taştan bir sütun gibi; seviyorum hızlı hızlı yürümeyi." -Nietzsche
Duygular ve Konatif Olumlama, Spinoza
İkinci ve üçüncü bilgi türlerinde inançların içeriğini belirleyen şey nesneden nasıl etkilendiğimiz değil nesnenin kendisi olduğundan bu tür inançlar bedenin özü değişmediği sürece değişmez, Spinoza’nın deyişiyle “bire bir”dir. Böyle kavrandığı müddetçe kendi bedeninin değişmez özüne ait inançlara dayanarak davranmak, bir eylemi sadece o bedenin doğasına ilişkin bilgi üzerinden açıklamayı da mümkün kılar. Bir şeyin bire bir nedeni olmamız ise o şeyin yalnızca bizim doğamız aracılığıyla anlaşılabileceği demek olduğundan, kendi bedenimizin değişmez özüne ait inançlara dayanarak davranmamız bire bir ideaya sahip olduğumuz ve eylemimizin nedeninin bizzat bu idea/inanç olduğu manasına gelir. -Spinoza'nın Duygu Teorisi'ne Eleştirel Bir Yaklaşım: Duygular, İnançlar, ve İnsanın Özgürlüğü, Ahmet Aktaş, Boğaziçi Üniversitesi, Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2018
Reklam
Duygular ve Konatif Olumlama, Spinoza
Bütün bunlardan açıkça anlaşıldığına göre, biz bir şey için çabalıyorsak, onu istiyorsak, ona iştah kabartıyorsak, yani onu arzuluyorsak, bunu o şeyin iyi olduğuna hükmettiğimiz için yapmıyoruz; tersine bir şeye çaba harcadığımız, onu istediğimiz, ona iştah kabarttığımız, yani onu arzuladığımız için o şeyin iyi olduğuna hükmediyoruz (IIIP9S). Dolayısıyla yaşanan her duygu o duygunun gerçekliğini kuran ideanın içerdiği inanç ve bu inançla nedensel bağa sahip inançlarla doğrudan bağlantılıdır. Farklı duyguları birbirinden ayıran şey bu duyguların bir idea olmaları bakımından içerdikleri ve etkiledikleri farklı konatif inançlardır. Ayrıca bir inancın ancak bu inanca karşıt ve bu inançtan daha güçlü başka bir inancın edinilmesiyle ortadan kalkacağı hatırlanırsa; bir duygunun da ancak kendisine aykırı ve kendisinden daha güçlü bir duygu tarafından bastırılabileceği (coercere) veya ortadan kaldırılabileceği görülür (IVP7). Burada söz konu olan bir ideaya içkin inançların bireyi bir şeyi arzulamaya “itmesi”nden başka bir şey değildir. Başka bir deyişle bir hisse veya tutkuya sahip olmak bizim tarafımızdan yapılan bir tercih değil, daha ziyade bizim “yolumuzla” ortaya çıkarılan bir duygu/etkidir. Tam da bu açıdan gerçekte ne istediğimizi gösteren şey ne yaptığımızdır. -Spinoza'nın Duygu Teorisi'ne Eleştirel Bir Yaklaşım: Duygular, İnançlar, ve İnsanın Özgürlüğü, Ahmet Aktaş, Boğaziçi Üniversitesi, Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2018
Duygular ve Konatif Olumlama, Spinoza
Bir duygu en temelde conatusu desteklemeye yönelik, yani eyleme kudretini artırmayı amaçlayan bir arzu sonucu elde edilen bir duygulanış veya bu duygulanışa ait ideanın varoluş gücünde yaptığı değişim olduğundan duyguların gerçekliğini kuran duygulanış veya idealar da bir tür inanç içermek durumundadır. Dış dünyaya dair bir şeyi olumlamanın

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Duygular ve Konatif Olumlama, Spinoza
"Duygular ile ideaların içerdiği inanç arasındaki ilişkiyi görebilmek için conatus doktrini ile idealar arasındaki ilişkiyi ele almamız gerekiyor. Spinoza’ya göre ideaların yönelimselliği ile conatus doktrini arasında çok güçlü bir bağ vardır. Her idea bedene ait bir durumu veya duygulanışı doğrular (IIP13,16,26; IVP14). Bedene ait her durum conatustan kaynaklanır (IIIP10), yani bireyin varoluş gücünü artırma çabasının bir ifadesidir. Dolayısıyla, birey tarafından arzulanan her şey, en azından o şeyin conatusu destekleyeceğini, yani bireyin varoluş gücünde artış yaratacağını olumlayan bir inanç içermek zorundadır. Başka bir deyişle insanın conatusuna hiçbir katkıda bulunmayacağına inandığı/hayal ettiği bir şeyi arzulaması veya yapması mümkün değildir." -Spinoza'nın Duygu Teorisi'ne Eleştirel Bir Yaklaşım: Duygular, İnançlar, ve İnsanın Özgürlüğü, Ahmet Aktaş, Boğaziçi Üniversitesi, Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2018
Duygular ve Konatif Olumlama, Spinoza
"Duyguların IIDef.3’te2 yapılan tanımında, duygular bedenin bir tür duygulanışı ve bu duygulanışların zihinde oluşan ideaları olarak tanımlanır. Fakat bu duygulanışları ve ideaları karakterize eden şey bireyin varolma gücünde (vis existendi) artmaya veya azalmaya yol açmalarıdır. Dolayısıyla Spinoza’ya göre bir duygulanış veya ideanın etkisi sonucu deneyimlenen varlık gücündeki değişimlerin kendisi birer duygudur. Dolayısıyla bir duygu “zihnin kendi bedeninin öncekinden daha fazla ya da az varoluş gücüne sahip olduğunu olumladığı bir fikirdir” (IVP14d)." -Spinoza'nın Duygu Teorisi'ne Eleştirel Bir Yaklaşım: Duygular, İnançlar, ve İnsanın Özgürlüğü, Ahmet Aktaş, Boğaziçi Üniversitesi, Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2018
Reklam
Sen kendini aramıyosan eğer kendin seni bulmak için yollar arıyor.
Hayat hikayelerine bayılırım. Ben toprağa 36 numara ayaklarıyla basan, biraz şaşkın bir kadınım. Tuhaf bir masal. Yerde ne var yer boncuk, gökte ne var gök boncuk, işte ortasında ben varım. Hayatım uzun süren bir şaşkınlıktan ibaret olacak sanırım. Uslu, içine kapanık bir çocuktum ben. Ancak nedense birdenbire olmadık şeyler yapardım. İlkokul
Bütün yalnızlar gibi özgür ve bütün özgürler gibi yalnız. -Zweig
Kimsenin görmediği şeyler yazmaya değerdir. Kimsenin görmediği içsel süreçler, edebiyat ile ilgili tek ilginç şeydir. Thomas Bernhard