Zamanla çok şey elde ettim, kendi fırtınam arasında fark etmemişim ama çok şey de kaybetmişim…
Kimini bırakmışım, kimini hiç tutamamışım, kimini kaybetmişim…
En çok dönüp durduğum evden nefret etmişim, en çok kimsesiz sabahlardan nefret etmişim, en çok aynı rüyayla uyanmaktan nefret etmişim, en çok aileden nefret etmişim.
Ne gelirse insanın başına aileden gelirmiş, insan bu yüzden kimseye güvenmezmiş, insan bu yüzden halısız mutfağın fayans yerinde, dizleri karnında yattığı günlere döner dururmuş.
Bu kadına ne tahammülüm var artık ne de ondan bahsedebilecek cesaretim. Bu kadın dediğim benim efendim, oradan oraya savrulan benim, kaçamadığım benim, noktası olmayan benim, boğazına kadar battığı bok çukurunu kabullenen benim. Ama artık çok daha sakinim; büyüdüm, yaş aldım, her yaşanmışlıkla yaşlandım, dalgalandım, dalgalandım…
Duruldum.