Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Raci

Raci
@Racipdr
#159025189 1₺ kumbarasıyla kitap almayı seven bir kitap kurdu. Tesadüfen gören meslektaşlarım(PDR) varsa takipleşelim lütfen.
İstanbul Köpekleri
İstanbul'un köpekleri ise eski istanbullular için ayrı bir öneme haizdi.Çünkü onlar, Fatih Sultan Mehmet'in ordularıyla şehre giren, soyları Kurt cinsine dayanan köpeklerdi ve Sultan Fatih, onlara dokunulmazlık vermişti. Hristiyan, Katolik ve Ortodoks dünyasından köpekler bu şehirden giderse Türkler de gider sözü, yüzyıllardır birçok batılı seyyahın kullandığı bir tabirdir. İstanbul'un en büyük felaketlerinden biri olan yangınları uluyan köpekler tulumbacılara haber verirdi. Ayrıca onlar, bulundukları mahalleleri hırsızların taarruzundan koruyarak İnzibat görevi görürlerdi. Bu konuda büyük devlet adamı Ahmet Vefik Paşa birçok büyük şehri emniyetsiz kılan, suç işlemeyi meslek edinmiş kitle İstanbul'da yoktur. Bizi gece tehlikelerden koruyan köpeklerimiz, suçlulara müsaade etmez diyecektir.
Sayfa 168Kitabı okudu
Reklam
Osmanlı'da Sokak Hayvanları
Sokak hayvanları denilen kedi ve köpek sorunu günümüzde olduğu gibi geçmişte de içi boş bir batılılaşma serüvenine giren, modern kent arayışlarının başladığı Osmanlı toplumunda yönetici elitlerin ve gayrimüslim tebaanın da en önemli sorunlarından biriydi. Aslında Tanzimat dönemine kadar, Osmanlı Mahallesi köpekleriyle mutlu ve mesut bir hayat yaşıyordu. Bu hayvanlar yaşadığı kentin bir sakini olarak görülürdü. Osmanlı insanı, İslam'ın onu donattığı rahmet elbisesi sayesinde, bu hayvancıklara, "Ağzı var dili yok Allah'ın yarattığı garip mahluklar" vicdanıyla bakardı. Onların beslenmelerine özen gösterilirdi. Mancacılar denilen omuzlarındaki sırıklarda dalak ve ciğer gibi sakatatlar taşıyan kişilere ücretler verilerek köpeklerin her gün düzenli bir şekilde beslenmesini sağlamak için çeşitli Vakıf müesseseleri kurulmuştu. Mesela 1778 tarihli, Rumeli Hisarı civarındaki Hacı Seyyid Mustafa Vakfı sırf bu amaç için kurulan bir hayır kurumuydu.
Sayfa 167Kitabı okudu
Pierre Loti
Sokaklarında köpek seslerinin olmadığı bir İstanbul'u düşünmek istemem.
Sayfa 166Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tarih
Tarihi tekerrür diye tarif ederler, Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?
Sayfa 136Kitabı okudu
Cihan Pehlivanı Kara Ahmet
Tarihsiz veya tarihi kısır olan Milletler, kendilerinin Hayal dünyalarına ait efsanevi kişilikler ve Kahramanlar meydana getirmeye çalışırken Bizler ise sayısız gerçek kahramanlarımızı tanımıyor, onların dünyayı titreten destanlarına sahip çıkamıyoruz.
Sayfa 123Kitabı okudu
Reklam
Muazzam
Akıl adamı terk ederse deli, adam aklı terk ederse meczup derler!
Sayfa 111Kitabı okudu
CELLÂT KARA ALİ
Evliya Çelebi'ye göre Kara Ali: neuzubillah, çehresinde Nur kalmamış zehir gibi bir ademdi. Yaz kış kolları sıvalı, göğsü ve bağrı açık gezer; suçlu, masum, ihtiyar, haydut, vezir, alim, Müslüman, Hristiyan, kadın, erkek fark etmezdi. Onun için kement geçirilecek boyun, satır çalınacak ense vardır. Hatta birçok defa idam ettiği adamın kim olduğunu bile sorup öğrenmez, amiri olan Bostancı başının, boğ dediğini boğar, vur dediğini vururdu.
Devlet erkanının veya siyasi mahkumların İdam cezaları bazen kendi evlerinde bazense hapsedildikleri yerde infaz edilirdi. Bostancıbaşı ağa, cellatlarla beraber yanına gittiği suçluya emri hürmetle bildirir mahkumun Abdest alıp namaz kılmasına müsaade edilirdi. Mahkumlar başlarına gelen bu akıbeti çok defa metanetle karşılar, Hatta cellatlarla şakalaştıkları bile görülürdü.
Cellatlar
Osmanlı Devleti'nin resmi Cellat Teşkilatı, bir Cellat başının idaresinde olup sayıları zaman zaman değişiklik göstermiştir. Cellatların hemen hemen hepsi ya Hırvat dönmesi ya da Kıptidir. Sarayda görevli olan cellatlar Bostancı ocağının bir kolu olan Cellat ocağına bağlıydı. Çoğunluğu sağır ve dilsizlerden seçilir, bunlar özellikle gizli yapılması gereken infazları yerine getirirlerdi.
İbret olsun diye...
Kundakçıların ve hırsızların cezası o fiili işledikleri yerde infaz edilirdi Mısır Çarşısı'nda hırsızlık yapan biri ibret olsun diye çarşının kapısına asılırdı.
Reklam
Bu nasıl tezgahtır yarabbi
Kendilerini Ahmet Musa ve Asım Rıdvan olarak tanıtan iki Yahudi dolandırıcı 160'ına merdiven dayamış Zaro'yu otellerde, sirklerde gösteri merkezlerinde sergiliyor, bu arada paraya da para demiyorlardı. Ağa ile fotoğraf çektirmek isteyen Amerikalılardan 10 dolar, öpmek içinse 15 Dolar istiyorlardı.
Yoğurt manda yoğurdu mu acaba?
Daily Mail gazetesi iyi bir para ödeyerek Zaro Ağa ile ilk röportajı gerçekleştiren gazete olmuştu. Bu görüşmede Ağa, "uzun ve sağlıklı yaşamasının; çok yoğurt yemesinden kaynaklandığını, ağzına hiç içki sürmediğini, erken yatıp erken kalktığını ve her şeyi kafaya takmadığını" belirterek uzun yaşayabilmenin efsanevi sırlarını paylaşacaktı.
Bundan sonra Türk tütünü içiyoruz o halde
Ilginçtir, Ağa'mızın dünyaca ünlü popüleritesinden istifade etmek isteyen Milli İktisat Kongresi, Türk ürünlerini dünyaya tanıtmak için onu reklam yüzü olarak değerlendirmek isteyecekti. Zaro'nun iki kızın arasında olduğu fotoğrafı kartpostal haline getirilmiş, arkasında ise "Kim Zaro Ağa gibi Türk üzümü ve fındığı yerse, zeytinyağı, İzmir inciri ile sindirim sistemini harekete geçirirse ve Türk tütünü içerse onun gibi bu yaşta sağlıklı olur" yazıyordu. Bu reklam kampanyası ne kadar etkili olmuştur bilinmez ama bilinen bir gerçek var ki Zaro Ağa, bırakın Türkiye'yi, dünyanın taradığı bir Star haline gelmişti.
Çoğ hoştir ama benena
İtaliya memleket, doğrusu peh çoğ hoştir, Amma Ne var ki, suyu bulanıktır, mayhoştur. Lohantalarda yirler at etinden kül bastı, Gadın erkek hepsi şaphalı, bi-namazdı...
Zaro Ağa'nın Mektubu
Şarap olmasın diye korkumdan Bu memleketin soyunu bile içemiyorum. Kaldığım otele birçok doktor geliyor, ellerindeki röntgen aletleri ile gözlerimi, kulaklarımı karnımı ve kalbimi tetkik ediyorlar... Güzel güzel matmazeller gelip çenemi okşuyorlar... 80 yaşında bir ihtiyar(!) kadın resim çekilmek istedi. Allah'tan af dileyerek karıyı gönderdim...
8,9bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.