Herkes kendi hayatını yaşıyor ve bunun karşılığında kendine çıkarılan faturayı ödüyordu. İşin acıklı tarafı şuydu ki insan tek bir hata için bir yığın ödeme yapmaya mecbur oluyordu. Hayatta öyle anlar vardı ki günaha veya toplumun günah saydığı şeylere duyulan tutku kişinin benliğine o kadar el koyar ki bedenin her lifi, beynin her hücresi sanki korkunç itkilerle ayaklanır. Böyle zamanlarda kadınlar ve erkekler istem bağımsızlığını kaybederler. Kendilerini bekleyen sona kurulu birer robot gibi ilerlerler. Seçme yetisi ellerinden alınmıştır. Bilinç ya öldürülmüş ya da sağsa yalnızca isyan etmeye cazibe katmak, inatçılığı şirin göstermek için yaşıyordur.
Başkaları için bu kadar iyilik düşünmemizin nedeni, hepimizin bizzat kendisinden korkmasıdır. Özverinin temeli sadece korkudur. Hiçbir hayat sönmez, yeter ki gelişimi yarım kalmış olsun. Bir kişiliği bozmak istiyorsan evcilleştir, yeter!