Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Senden yepyeni ve taptaze bir "sen" zuhur edebilmesi için
zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.
Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, Hakikat'i keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.
Benim kuşağımın en büyük keşfi, bir insanın tavrını değiştirmekle yaşamını da değiştirebileceğini öğrenmesidir.
Sorunlara bütün gücünüzle direnmek yerine, "ucunu bırakmayı" öğrendiğiniz zaman, yaşamınız su gibi akmaya başlayacaktır. Tıpkı huzur duasında olduğu gibi, "Değiştirilebilecek şeyleri değiştirin, öyle olmayanları da kabullenin ve aradaki farkı anlayacak aklınız olsun."
Bir işi daha iyi yapmanın mutlaka bir yolu vardır, fakat bu, mevcut durumun tadını çıkarmayıp, iyi yönlerini göz ardı etmek anlamına gelmez.
"Bu dünyada çok büyük işler yapamayız. Sadece küçük şeyleri büyük sevgiyle yapabiliriz."
Çoğu kez "yapılacak işler" listemize olan saplantımızın geçici olduğuna kendimizi inandırırız; hele şu listeyi bir bitirelim, sonra rahatlayıp mutlu olacağımızı söyleriz. Ama gerçekte bu pek olmaz. Listedeki her bir madde silindikçe, yerine hemen yenisi eklenir.
Yaşamın amacı her işi bitirmek değil, bu yolda atılan her adımın tadını çıkararak, sevgi dolu bir yaşam sürmektir.
Aşın ilgiye duyduğumuz ihtiyaç içimizdeki bencil yanımızdır.
Çoğu insan hayatını, sanki gelecekte kullanacağı bir elbisenin provasıymış gibi yaşar. Oysa, hiç öyle değildir. Kimsenin yarın burada olacağına güvencesi yoktur. Sahip olduğumuz ve kontrol edebildiğimiz tek zaman, içinde bulunduğumuz andır.
Sanki haklı oluşumuz mutluluğumuzdan da önemliymiş gibi görünür.