Şükriye

Düşünmek televizyon seyretmekten öylesine daha ilginçtir ki daha çok kişinin düşünmeyi tercih etmemesi utanç verici. Herhalde ne duyduklarının önemli olmadığını düşünüyorlar, oysa her zaman önemlidir.
Reklam
Gerçek bir kilise adamı bu durumda, bu tehditleri hiç duymamış gibi davranmalıdır. Onun birincil amacı her şeyden önce cemaate hizmet değildir. Birincil amacı, aklı kullanarak gerçeğe ulaşma amacına hizmet etmektir.
İnsanlar bugünlerde daha iyi dinliyorlar. Özellikle çocuklar. Onlar gerçekten dinliyorlar... Ve yalnızca kulak vermiyorlar sana, dinliyorlar... seni dinliyorlar. Tüm fark burada

Reader Follow Recommendations

See All
Tüm Doğu dinlerinde büyük değer verilen ortak şey, Sankrit Tat tvam asi(sen busun) doktrinidir;düşündüğün her şeyin sen olduğunu, anladığını düşündüğün her şeyin bir bütün olduğunu savunur. Bu bölünmemişliği tümüyle anlamak, aydınlanmak demektir.
Resmi olarak okul, bir "eğitim fakültesi" ydi. Bir eğitim fakültesinde öğretirsiniz, öğretirsiniz, öğretirsiniz ;araştırma için zaman yoktur.,dış olaylara katılmak için zaman yoktur. Salt öğret, öğret, öğret ve sonunda zekanız söner, yaratıcılığınız körlenir ve neden böyle sönük olduğunuzu anlamayan, olan bitenden habersiz, masum öğrencilerden oluşan ve birbiri ardınca gelen dalgalara tekrar tekrar aynı sıkıcı şeyleri anlatan bir otomatik makine olursunuz. Sizi sönük bulan öğrenci size saygısını yitirir ve bu saygısızlığı ötekilere de yayar. Böyle biteviye öğretmenizin nedeni, bunun hem gerçek eğitim veriyormuş gibi görünüm elde etmenin hem de bir üniversiteyi en kolay yoldan götürmenin akıllıca bir yolu olmasıdır.
Reklam
Tümüyle güvendiğiniz bir şeye asla kendinizi adamazsınız. Kimse yarın güneşin doğacağını fanatik bir biçimde haykırmaz. Çünkü güneşin yarın doğacağını herkes bilir. İnsanlar, politik ya da dinsel inançlar ya da başka tür doğmalar ya da amaçlar için kendilerini fanatikçe adıyorsa bunun nedeni daima, bu doğmaların ya da amaçların kuşkulu olmasıdır.
Zaman zaman, gerçekte ilerleme olmadığı savunulur; kitle savaşlarıyla çok sayıda insanı öldüren, karaları ve okyanusları daha çok atıkla kirleten, zorlama mekanik bir varoluşa tabi kılarak insanların değerini yok eden bir uygarlığın, yalnızca avcılık, toplayıcılık ve tarımın var olduğu tarih öncesi çağlara göre ilerleme sayılabilmesi çok zordur denir. Ama bu düşünce, romantik bir çekiciliği olmasına karşın yararsızdır. İlkel kabileler bugünün modern toplumuna göre insana çok daha az bireysel özgürlük tanımıştır. Antik dönemlerdeki savaşların, modernlerine göre çok daha az ahlaki gerekçesi vardı. Atık üreten bir teknoloji bunları doğaya zarar vermeden atmanın yollarını da bulabilir ve buluyor. Ve okul kitaplarında ilkel insanı gösteren resimler bazen onun ilkel yaşamının kötü yanlarını göstermez. Salt hayatta kalabilmek için uğraşma tasasından bugünkü modern yaşama geliş, ilerlemeden başka bir şeyle tanımlanamaz ve bu ilerlemenin tek nedeni de çok açıkça aklın kendisidir.
Ama sistem olduğu için bir fabrikayı yıkmak ya da bir hükümete karşı ayaklanmak ya da motosikleti tamirden kaçınmak, nedenlere değil de sonuçlara saldırmaktır ve saldırı yalnızca sonuçlara yönelik olduğu sürece hiçbir değişim olanaklı değildir. Asıl sistem, gerçek sistem, varolan sistematik düşünce yapımızdan, akılcılığın kendisinden başka bir şey değildir ;bir fabrika yıkılır ama onu üreten akılcılık bırakılırsa aynı akılcılık hemen başka bir fabrika üretecektir. Sistematik bir hükümet devrimle yıkılır ama o hükümeti üreten sistematik düşünce kalıpları sağlam kalırsa o düşünce kalıpları daha sonra başka hükümetlerle kendilerini yineleyeceklerdir. Sistemler konusunda çok şey söylenmiştir. Ama bu konu hemen hiç anlaşılmamıştır.
Sorunun kaynağı budur. İnsanlar ya yalnızca bir tarzda ya da öteki tarzda düşünmeye ve bunu yaparken öteki tarza ait olan her şeyi yanlış anlamaya ya da küçümsemeye eğilimlidirler. Fakat hiç kimse kendi gördüğü gerçekten vazgeçmeye niyetli değil ve bildiğim kadarıyla kimse bu iki gerçeği ya da tarzı gerçekten birbiriyle uzlaştırarak yaşamıyor. Gerçeğin bu iki görüntüsünün çakıştığı bir nokta yok.
Aceleye getirmek istemiyorum. Zaten bu acelecilik kahrolası bir yirminci yüzyıl tavrıdır. Bir konuda acele etmek istiyorsanız ona pek özen göstermiyor, başka şeye geçmek istiyorsunuz demektir.
Reklam
Çoğu zaman öyle bir acele içindeyizdir ki konuşmaya fırsatımız kalmaz. Sonuç, günden güne sonsuz bir sığlaşma ve kişiyi, zaman geçip gittikten sonra, geçen yıllara şaşmaya ve üzülmeye götüren bir tekdüzeliktir. Şimdi zamanımız olduğunu bildiğimize göre, bu zamanı önemli görünen şeyler hakkında derinlemesine konuşmaya harcamak istiyorum.
Vadem onun elinde olduğuna göre sağlıkta beni nasıl koruduysa, vebada da öyle koruyabilirdi. Mademki onun ellerindeydim, beni esirgemeyi uygun görmediği takdirde ne edecekse hayırlı gördüğü için edeceğini kabul etmek lazımdı.
Görevler, görev uğruna yerine getirilmez. Onun nedeni, ihmal edilmelerinin insanı rahatsız edecek olmasıdır. İnsan tek bir görev yerine getirir, o da ruhunu tatmin ederek kendi kendini kabul edebileceği duruma gelme görevidir. İnsan fedakarlık ediyormuş gibi yapar fakat böyle bir şey yoktur. Temeldeki dürtüsü, doğasının ve eğitiminin bir gereksinimi tatmin etmektir. Böylece ruhu için huzur bulabilir.
Hiçbir insan bir şey oluşturamaz. Tüm düşünceleri, tüm dürtüleri dışarıdan gelir. Adem 'in düşünceleri ona dışarıdan geldi. Ne o ne de Havva, çıplak dolaşmanın edepsizlik olduğu fikrini oluşturabildi. Bilgi, elmayla birlikte, dışarıdan geldi. İnsan beyni öyle yapılandırılmıştır ki ne olursa olsun, hiçbir şey oluşturamaz. Yalnız dışarıdan sağlanan materyali kullanabilir. Sadece bir makinedir ve otomatik olarak çalışır, irade gücüyle değil. .
131 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.