John Fowles'tan okuduğum ilk kitap. Zaten onun da ilk romanı imiş. Kitap basilmak istediğinde bircok yayinevinden red almis. Ancak basildiginda da John Fowles'i kitlelerin tanımasını sağlamış. Kitabi kısa bir zamanda hep acaba devamında ne olacak düşüncesiyle okudum. Kitapta bir kelebek koleksiyoncusu erkek karakter ve onun hastalikli bir aşkla bağlandığı bir kadın karakter var. Diğer kişiler önemsiz kaliyor hikaye bu iki kisi arasında geciyor. Koleksiyoncu antisosyal, egitimsiz, kendini geliştirmeye kapalı, farklı olan her seye sanki ahlak dışı imis gibi bakan, ozguvensiz, pasif agresif bir karakter. Kitapta yasanan olay da aslında tüm bu kişilik özelliklerinin ortaya koyabileceği türden. Sanki güzel olan her seye düşman, güzel şeyleri yaşarken canlı olarak değil bir tutsakken veya ölüyken sevebilecek biri. Çünkü aslinda yasamak hayatin akışı içinde kontrol edemeyeceğimiz seyleri halledebilecegimize olan inanctir da aslında. Karakterin aslinda tam da buna cesareti yok yani aslında yaşama karşı cesareti yok. Bu da onu bir kadın tarafından reddilmeyi göze alamayacak kadar korkak ancak bir kadını tutsak edecek kadar cesaretli ve çılgın biri yapıyor. Ayrıca eğer toplum olarak bu kişileri bulup cezalandirmazsak yaptıklarını tekrarlayabileceklerini de görüyoruz çünkü böyle karakterler kendilerini elestirmekten yoksundurlar ve olup biten her şey ama her sey başkalarının suçudur!