Dün öğleden sonra saat 2 gibi denize girmek için arkadaşlarımla yurttan çıktık. Tacik, Kırgız, Kosovalı ve ben (Hintli) uluslararası bir ekip oluşturduk. Otobüse binip Kumkapı sahile doğru yola revan olduk/yola koyulduk. Ben otobüste arkaya doğru, sondan bir önce sol taraftaki koltukta oturuyordum, yanımda arkadaşım da vardı. Karşımızda 50'li
*caddeden karşıya geçip
*Sokağın karşı tarafındaki
*Arkadaşım da Sakarya'da okuyorum dedi
*Bütün ısrarlarına rağmen almamaya karar verdik.
Gördüklerimi düzeltmeye çalıştım. Cümle bozukluklarının fazla olmasına rağmen yazınız çok güzel, anlatmak istedikleriniz yüreğe işliyor :)
Yaşamla hesabını kesin olarak kapatırken kendi insanlarını düşündükçe duygulanmıyor, en çok nefret ettiği kişileri aslında nasıl sevmiş olduğunu anlamaya başlıyordu.
Bunu ben de düşünüyorum sık sık.. Geçmişe baktığımda sürekli kavga içinde olduğum insanların aslında hayatımda önemli bir yer kapladığını farkederken uğruna çok fazla fedakârlıkta bulunduğum bazı insanların aslında buna hiç değmediğini farkediyorum :) İnsan içinde yaşarken bazı olayları farklı değerlendiriyor sanırım
Kesinlikle. Ölüm anında insanın yaşadıkları gözünün önünden film şeridi gibi geçer derler. Bu yüzden nefreti de kavgası da koca yaşamın içinde sönüp gidiyor :)