İlk kitabını bitirir bitirmez bu kitaba başladım. İlk kitabın sonunda başka bir gizeme davet edildik ve bunun haricinde Kader'in de ortaya çıkışıyla yaşanabilecek şeyleri merak ederek hemen bu kitaba başladım.
Kitap ilki gibi gayet akıcı ilerliyor.
Öldürülen Dük Julius'un cinayeti Elijah Hawthorne'a kalıyor. Signa ve Blythe ise kendi araştırmalarına gömülüp onu bu durumdan kurtarmak için çabalıyor, bir taraftan da Kader'in planları arasında da sürüklenmek zorunda kalıyorlar. Signa'nın yeni ortaya çıkan gücü kafaları karıştırıyor ve Kader ile Ölüm arasında ortalık kızışıyor. Signa, yeni güçleriyle ve Kader'in planlarıyla sıkışmışken, diğer taraftan da ailesi bildiği Hawthorne'ler için elinden geleni yapmaktan geri durmuyor. Blythe ile arasındaki ilişki başka bir boyuta taşınırken ya dostlukları pekişecek ya da birbirlerinden tamamen uzaklaşacaklardır.
Signa'nın sevgisizlik ve kimsesizlik üzerine yaşadığı travmalar sebebiyle Hawthorne'lere aşırı bağlanmasını bir yere kadar mantıklı bulabiliyorum ama olay öyle bir noktaya geldi ki kendinden geçip onları ön plana koyması saçma gelmeye başladı. Ölüm'ün ise bu kitapta fazlasıyla geri planda kaldığını düşünüyorum. Signa'nın bu kadar gizem sevgisine rağmen kendi ailesinin öldürülmesine karşı kayıtsız kalması ve evi Foxglove'a dönmek konusunda bu kadar geri durması saçmaydı. Yaşanan birçok şeyle plan üstüne plan yapılıyor ve beklenen karmaşa başka bir karmaşayı doğruyor. Ve yeni bir gizemle kitabı bitiriyoruz. Üçüncü kitabı da haliyle merak ediyorum.