Bazen; hayat yorar insanı...
Şarkılar yorar
Beklemek yorar
Özlemek yorar
Affetmek yorar
Hoş görmek yorar
Boş vermek bile yorar
Ve insan susar
Her şeye, herkese rağmen...
Elinden gelen tek şeyi yapar;
Bağıra bağıra susar
Can Yücel
"Evlenince aşk bitmez, zamanla aşk bitmez, yaşlandıkça aşk bitmez, aynı evde yaşayınca aşk bitmez. Aşk özensizleştikçe biter, sözünde durmadıkça, değer verdiğini göstermedikçe biter. “Nasıl olsa gitmez” diye düşündükçe biter."
Nevra Serezli
Sessiz loş karanlık sokaktan geçerken yalnızlığın ne demek olduğunu anlarsın…
Bir pragmatiktir gidiyor.
Anlayamadım ben bu insanları!
Ne dertsizliktir bu!
Kıskanıyor muyum ne!
Bilmem kaç şafak göz kapaklarımda yağmur eksik olmadı.
Yürüdüm, yürüdüm de yolun sonunu göremedim.
Adını anamıyorun ama işte içimde bir tek o eksik.
Ne tuhaf bir
"Anne…" dedim. "Sen canımın ne kadar yandığını nereden bileceksin? Sen can çekiştiğimi gördün mü?"
"Nasıl görmedim! Ben halinden anlamıyor muyum!" dedi. "Biliyorum ki konuşsam artacak acın, ben de susuyorum." dedi.
Gözlerimde hapsettiğim yaşlar damla damla döküldü.
Anneydi o. Anlardı tabi…
Bir gülü sevmek yerine, kökünden kopartıp sahiplenmeye çalışırlar. O gülün kalbi solup döküldüğünde, çöp gibi atarlar. Oysa bir gül sevgisizlikten kuruduğunda dahi kokusunu asla kaybetmez.
“Ben sana bir şey söyleyeyim mi? Hayat hiç kimseye iyi davranmıyor, seninle bir alakası yok herkes aynı şeyi yaşıyor o yüzden hiç üstüne alınma. Sen güzel anılar biriktir güzel şeyler yaşamaya bak, güzel anıların olsun…”
(Leyla ile Mecnun)
"Gömleğin tüm düğmelerini yanlış iliklemek gibidir, bazı insanları sevmek. En başından beri yanlış yaptığını, sonuna gelmeden anlayamıyorsun."
Oğuz Atay
Çok sevdim. O da çok sevdi. Nasip değilmiş olmadı. Şimdi hayatta mı değil mi? Bilmem. O bir şehirde, ben başka şehirde yaşardım. O bana mektuplar yazar gönderirdi.
Ben ona mektup yazamazdım. Elin kızına mektup mu gönderilir. Ayıptır.
O şehirde bir gazete çıkardı. Ben o gazeteye şiirler yazardım. Herkes onları şiir diye okurdu ama Mihriban onların kendisine mektup olduğunu bilirdi. En son ona ‘Unut’ diye bir şiir yazdım.
O da bana ‘Unut diyorsun da unutmak kolay mı?’ diye bir mektup yazdı. Ben de bunun üzerine bir şiir yazdım gönderdim gazeteye. Son mektuplaşmamız da o oldu.’”
Abdurrahim Karakoç