“Benden uzak olduğunda sana kendini nasıl hissettirdiğimi
hatırlamanı istiyorum.” Yeniden sertçe içime girmişti. Tırnaklarımı omzuna sapladım. “Hareket ettiğinde beni tam burada hissetmeni istiyorum.” Biraz geri çekildi ve kalçama attığı şaplağın sesi havada gürültüyle yankılandı. “Sen bana aitsin. Ona değil. Başka kimseye değil.”
Liam beni cezalandırırcasına becerirken konuşamı-
yordum. Bir yandan sertleştikçe sertleşiyor, bir yandan da
inliyordu. Daha derine girdiği her seferinde çığlığı basmamak için dudağımı ısırıyordum. Bu çok sertti ama tam olarak ihtiyacım olan şeydi. Tatlı tatlı sevişme kısmını halletmiştik. Şimdiyse düzüşüyorduk. İncelik, sevgi, hiçbir şey yoktu. Yalnızca içgüdü ve zorunluluk. Vücutlarımız birbirine o kadar derinden karışmıştı ki ben nerede bitiyordum
ve o nerede başlıyordu bilmiyorduk.
“Anlıyor musun?” diye sordu ve içime o kadar sert
girdi ki çığlığıma engel olamadım. Onun teninden gelen
acıyı memnuniyetle karşılıyordum. İçine düştüğüm diğer
tüm acılardansa onun canımı yakmasını tercih ederdim.
Tırnaklarımı kaburgasındaki dövmesine geçirdiğim zaman nefesini yutuyordu.
Beni ileri doğru savurdu. Sevişmemizin gürültüsü
odada yankılanıyordu. Birbirine karışmış vücutlarımız ve
ağır ağır nefes alışımız seks ve ter kokusuyla birleşiyor ve
zihnimi ele geçiriyordu. Bu anın içinde ıslanmak istiyordum. Hissetmekte olduğum mutluluğa ve aşka batıp çıkamamak istiyordum çünkü çok yakında bunun sona ereceğini biliyordum.
“Sakın,” dedi emreden bir sesle.
Kafam karışıyordu, engel olamıyordum.
“Sakın oraya gitme. Burada kal. Tam burada benimle
kal Natalie.”
Peşimi bırakmayan o düşünceden kurtulup ona
odaklandım. Beni kaplayan çerçevesini, ruh ruha, ten tene
şu anda paylaştığımız bu bağı ezberliyordum.
Nereden geldiğini anlamadığım bir şekilde orgazma ulaşmıştım ve Liam’ın kollarında kendimden geçtim.
“Ah... Aman Tanrım.”
Liam hareket etmeyi kesti ve saf zevk denizine kendimi bırakışımı izledi. Kıvrılarak hafifçe yana çekildim ve elini aramıza yerleştirerek klitorisime bastırdı. Vücudumdaki
her zevk zerresini emiyordu. “Yapamam,” dedim, durması
gerekiyordu. Bu çok fazlaydı.
“Yapabilirsin,” dedi sert bir sesle.
Vücudumdaki mutluluğu son damlasına kadar sa
ğıyordu. Sonsuz oluyordum. Kollarım iki yanımda uyuş
muşken yeniden hareket etmeye başladı. “Senin dağılışını
izlemekten hiç bıkmayacağım.” Daha sert gidip gelmeye
başlamıştı ve uyguladığı güç yüzünden yukarı kaymıştım.
Gürültülü bir inlemeyle karşılık verdi ve beni sırt
üstü yatırdı. Çamaşırımı çıkarıp bana baktı, birkaç kez
gözlerini kırpıştırdı. Bunun bir rüya olmadığını anladığı
anı görebilmiştim. Artık her şeyin farkındaydı ve elleri iki
yanımdan aşağıya ilerliyordu. “Buradasın.”
Onu yanaklarından yakaladım. “Buradayım. Şeninim. Şimdi bana bunu kanıtlaman gerekiyor.”
Liam bacaklarımın arasına yerleşti ve yavaşça içime
girerken gözlerimiz birbirine kenetlendi. İçimi doldururken paylaştığımız bu anı bozmayı reddediyordum. Gerindim ve tamamlanmış olmanın verdiği zevke kendimi bı
raktım.
İleri geri giderken birlikte hareket ediyorduk. Liam
saçlarımı okşuyor, başparmağını dudaklarıma sürüyor ve
bakışlarını benden ayırmıyordu. Ellerim sırtında ve omuzlarında ağır ağır geziniyor, ardından kollarına iniyordu.
Onu hissetmeye ihtiyacım vardı. Öne eğildim ve
onu öptüm. Dillerimiz birbirine karışırken alt dudağımı
ısırdı, dişlerinin arasına alıp kendine çekti. Tanrım. Beni
öldürüyordu. Başını göğüslerimin arasına bastırırdı ve tekini yalamaya başladı, ardından aynısını diğer göğsüme de yaptı. Parmaklarımla saçlarını kavradım ve onu kendime bastırdım, daha fazlasına ihtiyacım vardı. İki gündür ilk kez vücudumun canlandığını hissediyordum. Liam beni esir almıştı ve dişlerini, dilini ve dudaklarının sıcaklığını hissettikçe çığlıklarıma engel olamıyordum.
“Liam, içimde olman gerek.” Kendi sesimi tanıyamıyordum. Kalın ve ağır bir tonda, yalnızca onun tatmin
edebileceği bir arzuyla yanıyordu. “Al beni tatlım. Al beni,” diye yalvardım.
“Uyanmak istemiyorum,” dedi tek göğsümü avucunun içine alıp sıkarken. Kucağında kıvranıyor, onu bunun
gerçek olduğuna ikna edebilmeyi diliyordum.
“Sen uyanıksın. Bu bir rüya değil.”
Ellerini kaydırarak aşağı geldi ve kalçalarımı kavradı. “Sen benim rüyamsın.” Gözleri tamamen kapalıydı ve
ona sürtünürken altımda inliyordu. Bizi ayıran tek parça
üzerimdeki çamaşırımdı. “Ama bu bir rüya olsaydı, çoktan
beni içine almış olurdun.”
Kalçalarımı kavrayıp ritmimizi belirlemeye başlayınca başım istemsizce arkaya düştü. Beni kendisine sürtüyordu. Klitorisimin üzerinde onu tüm uzunluğuyla hissediyordum. Bu sürtünme beni baştan çıkarıyordu ama sonra
Liam birden durdu. Durmaması için inleyerek ona yalvardım. Ama o doğruldu ve elleriyle yüzümü tuttu.
Bir an için bana baktı.
Sonra bir an daha.