ATINALI: ilk önce tekli yöntemi söyleyelim; herhalde yaklaşık
şöyle bir şey olacak:
Herkes otuzuyla otuzbeşi arasında evlenmek zorundadır, evlenmezse para cezası verilir ve kamu haklarından yoksun bırakılır: para cezası şu ya da bu kadardır, kamu haklarını da şu ya da
bu şekilde yitirir.
Evlilik hakkında tekli yöntem böyle bir şey olsun, ikili yön-
tem de şöyle:
Herkes insan soyunun doğa gereği ölümsüz bir yanı olduğu-
nu düşünerek otuzuyla otuzbeşi arasında evlenmelidir; bu her-
kesin doğal olarak tamamıyla istediği bir şeydir: nitekim bu arzu,
tanınmış olmak ve öldükten sonra mezarda adsız sansız yatmamaktır. Demek ki, insan soyunda zamanın sonsuzluğu ile doğal
bir ilişki vardır, sonsuza kadar ondan ayrılmaz ve ayrılmayacaktır, çünkü arkasında çocuklarının çocuklarını bıraktığı, her zaman aynı ve bir kaldığı için kuşaklar aracılığı ile ölümsüzlükten
pay almakla, işte bu şekilde ölümsüz olur: bundan kendini bileisteye yoksun kılmak hiçbir zaman dindarlığa sığmaz; eş ve çocuk sahibi olmayı ihmal eden, bunu bilerek yapmaktadır. O hal-
d de, bu yasaya boyun eğerse, ceza görmeden yoluna devam edebilir, ama boyun eğmez, otuzbeş yaşına geldiği halde evlenmezse, bekarlığın sultanlık olmadığını anlasın diye, her yıl şu ya da
bu kadar para cezası ödeyecektir ve kentte gençlerin her seferinde yaşlılara gösterdikleri saygıdan payını alamayacaktır.
Bu yasayı ötekinin yanında dinleyip karşılaştıran herkes ya-
saların böyle çok kısa, ama ikna ve caydırma yoluyla ikili mi,
e yoksa yalnızca caydırarak uzunluk açısından tek boyutlu mu olması gerektiğini düşünecektir.
Anne tutumludur...
Paranın değerini bilir...
Savurganlığa feci kızar...
Ve bu hususta haklıdır tüm anneler...
Alışveriş esnasında en kalitelisi en ucuza alınmalıdır...
En kaliteliyi ucuza alma isteği Çin ekonomisinin dünyaya hükmetmesinin temel dayanağıdır...
Zaten Çin’in bu büyük başarısının altında da anne bilincini iyi algılaması yatar...
Gece Yarısı Kütüphanesi: Bir Hikayede Kaybolmanın Derinliği
Bir kitap, sadece kelimelerin sıralanması değil, içinde saklı düşüncelerin, duyguların ve yolculukların bulunduğu bir deneyimdir. Matt Haig'in "Gece Yarısı Kütüphanesi" adlı eseri de bana tam olarak böyle bir deneyimi yaşattı.
Nora Seed'in hikayesi, herkesin içinde taşıdığı pişmanlıklara ve kaçırılmış fırsatlara dair sarsıcı bir ayna. Her birimiz, "keşke"lerimizin izini sürüp neleri değiştirebileceğimizi düşleriz. Nora, intiharın eşiğindeyken kendini bulduğu Gece Yarısı Kütüphanesi'nde, hayatının farklı dönemlerinde alternatif yaşamları deneyimleme şansı bulur. Belki de en önemli mesajı da burada saklıdır; pişmanlıklarımızı birer ders olarak alıp, anıların kıymetini bilmeliyiz.
Kitap, sadece bir fantastik hikaye olmanın ötesine geçerek, bize hayatın karmaşıklığı ve sıradanlığının altında yatan derin anlamları hatırlatıyor. Matt Haig, karakterlerin iç dünyalarını ustalıkla çözümlerken, her bir sayfada bizleri düşünmeye sevk ediyor.
"Gece Yarısı Kütüphanesi", sadece bir roman değil, içinde barındırdığı duygu dolu anlatımı ve anlam dolu mesajlarıyla beni derinden etkiledi. Eğer siz de yaşamın anlamını ararken, kendinizle yüzleşmeye cesaret edebileceğiniz bir hikaye arıyorsanız, bu kitabı kesinlikle okumalısınız.
"Küçük Prens" İncelemesi ( İnstagram da sokrakif adlı blog hesabımı takip edebilirsiniz)
Mustafa Kemal Atatürk
Merhaba sevgili kitap dostları! Bugün sizlerle son zamanlarda okuduğum ve büyülendiğim bir kitaptan bahsetmek istiyorum: "Küçük Prens"!
Bu eser, sadece bir çocuk kitabı değil, aynı zamanda derin anlamlar ve gözlem dolu bir