Teyemmümün bozulduğu hallerde yer buldu kendine
Abdest alınacak suların hükmünde
Bir de şey vardi tabii: çocuk, yara, yağmur
Bir de şey: ucunu sivrilttiğimiz bıçakların yukardan aşağıya inişi
Bir de: yara yeniden, fakat başkasının
Yağmur dinmedi.
Dinsin de istemedik.
Kupkuru bir eli öpüp girdik halkaya bir şam tekkesinde
Uçmayı denedik, geride bırakmayı, unutmayı
Yaşamamış olmayı diledik bundan öncesini
Bilmiyorsun elbette.
Bilsen severdin. Tanısan azalırdı sevgin. Öyle olur. Tanıyınca azalmayanını görmedim. Ama yine de yeterdi bana beni tanıdığında kalacak olan. Sana basmakalıp cümleler kurardım. Herkeslerin herkeslere kurduğu türden cümleler. “Parmakların çok güzel” derdim mesela elini tutmanın bahanesi olur diye belki. “Şurada çok güzel bir park var, dolaşalım mı” diye sorardım mesela seninle birazcık daha vakit geçirebileyim diye. “Seninle yaşlanmak istiyorum” derdim ve çok dikkat ederdim bu cümleyi bu dünyada ilk kez kuran adamın ben olduğuma ikna etmeye seni. İkna edemezdim elbette, sen ikna olmaya razı olmazsan.