Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

T

“Ölüler mezarlarında kalmalı. Neden bana ve içimdeki güzelliğe onlar hükmetsin? Güzellik canlıdır ve ölümsüzdür. Diller gelir geçer. Onlar ölülerin tozudur.”
Sayfa 134
Reklam
Aşkın akılla alakası yoktu. İnsanın âşık olduğu kadının mantıklı düşünüp düşünmemesi önemli değildi.
Sayfa 132
Ancak sert olarak tanımlayabileceğim gözlerini gördünüz. Hiç kimse tarafından korunup kollanmamış. Hep kendi başının çaresine bakmış. Kendi başının çaresine bakmış bir kızın gözleri yumuşak ve kibar olmaz, mesela... mesela sizinki gibi olmaz.”
Sayfa 121

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Aşkının hayal gücüyle onu fazlasıyla kutsallaştırmış, bedensel bir yakınlık kuramayacak ölçüde mukaddes ve ruhani kılmıştı. Onu uzaklaştıran ve kendine imkânsız görünmesini sağlayan, aslında Martin’in kendi aşkıydı. Arzu duyduğu tek şeyden, kendini aşkıyla mahrum etmişti.
Sayfa 113
Üstelik o sadece başka bir sınıfa mensup olmakla kalmıyordu. Martin’in aşkı, kızı bütün sınıfların üstüne çıkartmıştı.
Sayfa 113
Reklam
Kendi yaşadığı ortamla keskin tezat içindeki evin atmosferi dışında sadece Ruth’un yanında olmak bile her seferinde zirvelere ulaşma kararına daha sıkı sarılmış halde çıkmasını sağlıyordu oradan. İçindeki güzelliklere ve yaratma ihtirasının sancılarına rağmen, asıl mücadelesi Ruth’a ulaşmaktı. Öncelikle ve daima onun âşığıydı. Diğer her şey aşkın yanında ikinci plandaydı. Martin’in aşk macerası, düşünce dünyasındaki macerasından daha büyüktü. Karşı konulmaz kuvvetlerin itici gücü uyarınca atomlardan ve moleküllerden oluşan dünya, sırf bunun için hayranlık duyulacak bir yer değildi; onu güzel yapan, içinde Ruth’un yaşamasıydı. Hayatında bildiği, sezdiği veya hayal ettiği her şeyin en muhteşemiydi o.
Sayfa 113
Asıl dünya onun kafasının içindeydi ve yazdığı hikâyeler, birçok parça halinde zihninden çıkan gerçeklikti.
Sayfa 108
“Bilgi, bana bir harita odası gibi geliyor. Kütüphaneye her gidişimde bunu düşünür, etkilenirim. Öğretmenlerin rolü, çocuklara harita odasının içinde ne olduğunu sistemli biçimde öğretmek. Öğretmen, harita odasındaki rehberdir, hepsi o. O bilgiler onların kafalarının içinde değil. İcat eden, yaratan onlar değil. Her şey o harita odasında. Öğretmenler harita odasından nasıl yararlanacaklarını bilir. Onların işi, normalde orada kaybolabilecek kişilere yol göstermektir.
Sayfa 103
Gördüğünü dünyaya gösteren bir göz, duyduğunu âleme duyuran bir kulak, hissettiğini insanlara duyumsatan bir kalp olacaktı.
Sayfa 89
Tanrı’nın çılgın âşığı, yılda otuz bin dolar için değil, tek bir buse için her şeyi yapabilirdi. Bay Butler’ın başarısı onu memnun etmedi. Bu hikâyede bir saçmalık vardı sonuçta. Yılda otuz bin dolar fena değildi elbette, ama hazımsızlık ve insani mutluluklardan mahrumiyet, prenslere layık bu kazancın büyük kısmını götürüyordu.
Sayfa 86
Reklam
Sınırlı beyinler ancak başkalarındaki sınırları görürdü.
Sayfa 85
“Bay Butler’a acıyorum. Doğru dürüst harcayamayacağı otuz bin dolar kazanmak için hayatını boşa harcamış. Niye mi, çünkü artık otuz bin dolar nakit verse bile çocukken on sente alabileceği şeyleri alamaz, mesela şeker, fıstık veya tiyatroda en üst balkondan bir bilet.”
Sayfa 84
Ruhlarla oynamanın ters tepebileceğini aklına hiç getirmedi.
Sayfa 82
Düşüncelerinde hep gizli bir hayat yaşadığını hatırladı.
Sayfa 62
Bir sürü kitap okudu ama içindeki huzursuzluk azalmak yerine daha da büyüdü.
Sayfa 55
253 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.