Hayatı alt üst olmuş ve elindekilerini kaybetmiş bir doktor (Grey) ve hayatının baharında uğradığı ihanetten habersiz yeni evli bir kadın (Charlotte). Yaptıkları bir gezi turunda hayatları bir an da değişti, hiç olmadıkları kadar mutlu ve huzurluydular hemde kimsenin olmadığı yemek ve barınak bulamazlarsa ölecekleri bir adada. Garipti herşey sadece garip tanıştıkları bir mavi kelebek değiştirdi hayatlarını iyileşti yaraları ve birbirlerini buldular hiç olmadık bir anda. Sonra yine değişti herşey ve bir anda kaybettiler birbirlerini sonra ne mi oldu? Bence bunun cevabını siz verin inanılmaz iki hayat öyküsü ve sürükleyici bir kitap, bence herkez okumalı.
Hayat bazen hüzün, bazen neşe, bazen sevinç, bazen keder. Bazen imtahan, bazen bayram.
Çocukluğumuzdaki gibi olmasada;
Bayrama erebildiğimiz için, sağlıklı olduğumuz için, ve hala umutlarımızı diri tutabildiğimiz için şükürler olsun...
Allah sevdiklerimizle birlikte nice bayramlar geçirmeyi nasip etsin...
Ölümün olduğunu unuttuğumuz bu dünyada ne çok saçma şeyi kendimize dert ediyoruz. Para, mal, mülk, kırgınlık, kavga, gurur... Yarın ölüceksin deseler, bu kadar rahat tartışabilirmiyiz sevdiklerimizle? "Yarın görüşürüz, haftaya ararım, tatilden sonra ordayım." ne basit kurduğumuz cümleler bunlar... Hiç ölmüyecekmiş gibi kibirli ve gururlu yaşıyoruz. Keşke yarın ölecek gibi, mehametli yaşayabilsek.
LÜTFEN HEPSİNİ OKUYUN( pişman olmazsınız)
Ali Bey'in akıttığı iki damala göz yaşı, Hikmet'in bir yöneticiden hayatında öğretmen olarak aldığı ilk hediye, ilk teşekkür, ilk takdir, ilk aylıkla ödüllendirme olmuştu... Bir söz, bir bakış, bir dokunuş, bir duruş nasıl yeniden var olur? O, ufkun; o, ışığın, iyliğin yürüyüşü... Yürüyüşüne heycan katan insanın fazileti, cömertliği, ahlakı, zarafeti ve adaleti bir şiir gibi akıp iki damla gözyaşıyla bir daha yürürlüğe giriyordu... Acaba şimdi yeryüzünde hangi notalarda yürüyordu? Kim bilir hangü ümitsizlere ümit, hangi çaresizlere çare oluyordu? Bir gün yönetici olmak istersen, "nasıl bir yönetici" sorusuyla karşılaşırsa Hikmet öğretmen, eminim ki "Bülent Müdür olmak" diyecektir. Çünkü o çok iyi biliyor ki, yöneticilik bağırıp çağırmak, savunma almakla tehtit etmek, resmi yazıları imzalamak, birilerinden onurluk almak değil, kendisine uzatılan ısırılmış bir köy elmasını reddetmemektir...