Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Türkçe sözlük

Türkçe sözlük
@Turkcesozluk
Kendim için sözlük tutuyorum
5 okur puanı
Haziran 2023 tarihinde katıldı
LÜMPEN (Alm. lumpen) : İçinde yaşadığı toplumun kültürüne uygun olmayan davranışlarda bulunan (kimse), itici. Sınıfsız(Marksçılık akımına göre toplumsal sınıf bilinci olmayan) ayaktakımı Turist Ömer gülmeyi unutmamış, horlandıkça iyimserliği pekişmiş bir kesimin simgesidir, lümpenin çaresizliğidir.
Reklam
ALİZE (Fr) : Alizés, Tropikal bölgelerdeki denizlerde bütün yıl süresince düzenli esen rüzgâr Okyanuslarda devamlı esen alizeler, musonlar, hiçbir zaman tenimde Ege meltemlerinin tatlı etkisini oluşturmadı (Yelken Dünyası).
FARMAKOLOJİ (yun) : Eczabilim, Günümüzdeki anlamıyla canlı organizmadaki (deney hayvanı ve insan) ilaç etkilerini ve canlı organizmaya alınan ilaçların yapısını inceleyen bir bilim “ dalıdır. (Antik Yunancada: farmakon (φάρμακον)=ilaç; logos(λόγος)=bilim demektir).

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
SEKÜLER (Fr): Dinden bağımsız, dinî ya da ruhanî olmayan; manastır düzeninin bir parçası olmayan. SEKÜLERİZM: Dünyacılık ,dünyevi SEKÜLERLEŞME : Modernleşme süreciyle birlikte gündelik yaşamın dini içeriğinden arındırılması (laiklik, din ve devlet arasındaki ilişkiye, seküler- leşme ise din ve toplum arasındaki ilişkiye dairdir)
İHTİZAZ (Ar) :Titreme ,titreşim. Şevk ile meyil ve hareket. Harekete geçme.Salınım frekans İHTİZAZ ETMEK: Titreşmek Misilsiz Mehmetçiğin süngüsü ucunda Allah Allah diye bir ses ihtizaz eder. -N. F. Kısakürek
Reklam
PÂYİTAHT ( far) : Başkent, başşehir, merkez-i hükûmet (Pây : ayak -pâyitaht : tahtın ayağı, tahtın bulunduğu yer-) Şık Avrupa pâyitahtlarında zarif bir diplomat (Reşat N. Güntekin).
MUÂREFE ( Ar ) :Karşılıklı olarak birbirini tanıma, bilme, bilişme, tanışma, -ülfet- "Sizi tanıdığım günden beri aramızda muarefenin alabileceği şekiller üstünde her gün düşünüyorum."- P. Safa.
NÂZENDE ( far) : Nazlanan, nazlı, işveli, edâlı Habeş’in kızları nâzende olur / Tavr u reftârı hoş-âyende olur (Enderunlu Fâzıl’dan). Nazende sevdiğim yadıma düştün. -Yadıma düştün : hatırıma geldin-
GİRYAN (Far.) : Gözyaşı döken. Ağlayan. GİRYAN ETMEK: Ağlatmak GİRYAN OLMAK : Ağlamak Gözlerimi giryân eden / Hem ciğerim biryân eden / Hayrân u sergerdân eden / Yârin cemâlidir beni (Yûnus Emre’den)
SERGÜZEŞT (far) : Mâcerâ, serüven SERGÜZEŞTÇİ : Mâcerâdan hoşlanan (kimse), mâcerâcı Girdiği sergüzeştin korkunçluğu, acâyipliği ile vücûdunda zevke benzeyen bir heyecanlı ürpermenin dolaştığını duymuştu (Refik H. Karay). Gece ile ışığı ve ışığın çehrelere serdiği mânâyı en iyi anlayanlar ücrâ memleketlerde dolaşan sergüzeştçi yolculardır (Refik H. Karay).
Reklam
TAKSİR (Ar) : 1. Bir işte kusurlu davranma, eksik yapma, kusur etme, yapabilecekken yapmama Mü’mine zâtı için hayr duâ vâcibdir / Eylemez dîni olan hayr duâda taksîr (Nâbî). 2.Kusur, kabahat, suç Ben neyleyeyim büyükse devran / Taksîri nedir küçükse insan (Abdülhak Hâmit). 3.Kısaltma, kısaltılma, kısma: “Sözün taksîri gerek.” TAKSÎRAT:Kusurlar, kabahatler, suçlar Tam oruç mevsimi, Allah taksîrâtımızı affetsin, tutamıyorum (Burhan Felek). TAKSİRLİ: Kusurlu, kabahatli. Taksirli suç: hukuk. İrâdî olarak işlenen bir fiilden dolayı fâil tarafından istenmemiş olmasına rağmen, kānunun kusur saydığı ve cezâlandırdığı sonuçların ortaya çıkması ile meydana gelen suç [Kānunun kabul ettiği şekiller tedbirsizlik, dikkatsizlik, meslekte, sanatta acemilik, emirlere, nizamlara riâyetsizlik gibi hususlardır].
BEYNELMİLEL (Ar) : Milletler arası, uluslar arası, enternasyonel.Herkes tarafindan kabul edilen,sınırlardan bağımsız (Beynelmilel erkam: uluslararası rakamlar) BEYNELMİLELCİLİK : Siyâsî, ekonomik ve sosyal bakımdan milletler arası bir uygunluk ve işbirliği öngören doktrinlere verilen ad, enternasyonalizm. Uluslararasıcı Medeniyetin beynelmilel fakat harsın mutlaka millî olduğunu unutmayacağız.' - Orhan Seyfi Orhon Hars: kültür-
KALANTOR (İt.) : Yaşlıca, gösterişe düşkün ve varlıklı (erkek). Zenginliği hâlinden anlaşılan kerli ferli kimse. İtalyanca galantuomo "centilmen, kibar beyefendi" sözcüğünden alıntıdır. Kalantor, şişman, temiz giyimli, bomba yanaklı, mebus veya müteahhit, kıravatlı bir adam (Sait Fâik). Aşçısı ile, uşağı ile bir kalantor hayâtı sürüyordu (Refî C. Ulunay).
78 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.