Ve sen geldin.
Uçsuz bucaksız nasıl sevilir öğrettin bana.
Parmak uçlarımla dokunmayı, kırmadan, korkmadan sevmenin tadını verdin kalbime.
Gökkuşağı serpildi kararmış düşlerime, gülüşlerime.
Adı unutulmuş ya da daha adı konulmamış hislere şahit olduğu yeryüzü seninle...
Bir gün senin de midene kramplar girer, aklında sürekli olur olmaz fikirler döner, gözün görmek ister göremez, kalbin hissetmem ister hissedemez, elin dokunmak ister dokunamaz işte o zaman anlarsın beni..!
Kim kaybedecek söyler misin? Onca sevgiyi, mutluluğu iten sen mi yoksa güvensizliğe rağmen yanında duran, seni görmediğin anlarda savunan, seni bekleyen, mutlu etmek için elinden geleni yapan ben mi?