Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.24
KitapSs
KitapSs
@ZeynepBelgis
Adalet Bakanlığı/Kâtibe
750 reader point
Joined on December 2019
Okuma Hedefleri
Hazan, yani kış. 80'li yaşlara yaklaşan Ayşe Kulin'in geçmiş anıları, yurdışı seyahatleri ve ülkenin mevcut siyasi, ekonomik, sosyal ve mali durumunu anlatan bir eser olmuş. Okuduğum ilk eser ve öyle de kalacak. Ben sizi bilmem ama okurken aşırı vasat ve fazla kişiselleştirilmiş olan cümlelerin içinde boğuluyordum. Okumak isteyenlere sevgiyle iyi okumalar diliyorum..
Spoiler İçerir...
Bizi biz yapan asla ödün veremediğimiz şey gururumuz mu, asla vazgeçmem diyip bir çeşit sınavlarla vazgeçtiğimize tanık olduğumuz değer yargılarımızın ölçütü nedir?
Ne olduğunu bilmediğimiz bir yolculuktayız, nereye varacağımızdan, kimlerle karşılaşacağımızdan bihaber bir yoldur yürüyoruz. Acı diyoruz, ayrılık diyoruz, yeri gelince vefa yahut
Kitabın ismi şah ve Sultan ama nedense ben daha çok Ömer'e şaşırdım. Kitapta ismi ara ara geçse de kim bu Ömer diye merak edip durdum. Son satırlarda kendini belli eden Ömer'in varlığı beni kitaptaki her şeyden çok etkiledi.
Çaldıran savaşını konu eden ve asıl olayların bu savaştan sonra geliştiğini gösteren bir eser olan Şah ve
Reader Follow Recommendations
Kitap olabildiğince yavan bir tat bıraktı. Okuduğum bazı sayfaların son satırlarını okumadan geçmek zorunda kaldım. Sıkılarak okudum diyebilirim. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Yazar hakkında bilgim yok, kalemi ne denli güçlü onu da bilmiyorum ama doğrusu bu kitapla tanımak istemezdim. Ya da bu kitabı okuma zamanlamam yanlıştı, bilemiyorum. Ayrıca kitap ismi gerçekten dikkat çekici ve merak uyandırıcı, bu kitabı okumayı seçmemin sebebi belki de en çok buydu. :)
Okumak isteyenlere ve şiir severlere sevgi ile iyi okumalar diliyorum.:)️
Leyla ile Mecnun hikayelerini bir çok yazarın dilinden okumuşsunuzdur. Ama İskender pala''nın anlatımı ve akıcılığı o kadar lezzetli bir tat bırakıyor ki ufkunuza, kitabın bu kadar ince oluşundan hayıflanıyorsunuz.
Ailenin tek evladı olan Kays'ın Leyla'ya olan aşkı onu zaman içinde ulaşılmaz yaptığı için ilahi aşka götürmenin tecellisi oluyor. Bir hikmet arayana bin hikmet sunulur. Bir sevdaya tutuldu bununla maneviyatı, manayı buldu.
Okumanızı önerdiğim, bir çırpıda bitirilecek harika bir eser.
Sevgi ile iyi okumalar diliyorum...
Herkese merhaba arkadaşlar.
Bir kitap hakkında soru sorduğumuzda bize iyi kötü bir şekilde eleştiri yaparlar. Ama şu soruyu bu kitabı okuduktan sonra düşünmeye başladım.
'Bir kitabı güzelleştiren üslup mudur, kitabın konusu mu?' Okuduğum bir kaç kitaptan örnek verecek olursam, Hakan Günday'ın, Daha adlı kitabı beni konu olarak çok etkilemişti, Ahmet Ümit'in, Kırlangıç çığlığı kitabı da üslubu göz önünde bulundurmaksızın konu itibariyle etkisinde kalmış olduğum bir kitaptı. Ama Reşat Nuri, Acımak kitabı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Zira ben kitabı okumakta iken ben istemeke rağmen kırmamak için kısa özet geçmesini istediğim arkadaşım anlatınca basit bir konu gibi duruyor diye söylemiştim. Ama tabi ki kitabı yarıda bırakma gibi bir hata yapmadım ki kitaplar nasıl olurlarsa olsunlar yarıda kalmamalıydı...
Her neyse konu olarak basit gelip, kitabı okudukça yazarın üslubu, sayfalar arasında zarif olma duygusunu hafif hafif hissettiren bir Reşat Nuri'nin Acımak'ı var. Evet üslup olarak çok etkilendiğim okudukça sonunu düşünmek istemeyip sadece o akımın içinde sürüklenip yuvarlandığım ince ruhlu bir adamın kitabı diyebilirim. Bana iyi gelen insan için her türlü fedakarlığı yapabilme azmime benzettim Zehra'nın babasını.
3-4 sene önce kitabı okumamı öneren bir hoca vardı, onun önerisiyle kitaplığıma ekleyip anca okuma fırsatı bulabildim. Önerisi için hocama burdan teşekkür ediyorum...
Okumak isteyenlere sevgi ile iyi okumalar dilerim...
Hepinize merhaba arkadaşlar. Necip Fazıl Kısakürek'in daha önce 'O ve Ben' adlı kitabını okuduğum için ve kitap biyografi niteliğinde bir eser olduğu için az-çok yazar hakkında bilgi sahibi olabildim. Hatta onu tanımak isteyenler için başlanması gereken kitaplardan biridir diye de eklemiştim o incelememe. Şu an elimdeki bu eser ise 'O ve Ben'in devamı ve biraz daha ayrıntılı şekilde anlatılmış hali. Hatta o kitaptan bir kaç alıntı yapmış olup, kendince burda daha fazla detaya girme gereğinde bulunmuş ki bu onu saydam gözle bakmak isteyenler için gayet olumlu bir seçenek diyebilirim. İyi ve kötü yönünü aktarmak aslında yazarın bunlara rağmen bir şekilde maneviyata yönelebilmesi insanı nasibine bağlıyor. Kaderine, inancına, inanması gerektiğini ve inanmaya ihtiyaç duyulan o şeye. Yani çıkışlar ve inişlerin yaşandığı bu hayatta inanmak insanı diri tutuyor. İnanmak insanı taze ve inanmak insanı kudretli kılıyor.
Okumak isteyenlere sevgi ile iyi okumalar dilerim...🥰🌻
Herkese merhaba arkadaşlar.
Yeni kitap incelemesi yazmayalı epey zaman oldu sanırım. :)) Bu zaman dilimiyle içimde bir takım boşluklar hissetmeye başladım onu doldurmaya geldim...:D
Necip Fazıl üstadın 'O ve Ben' kitabıyla başlamak istiyorum. Ondan önce ki Necip ve ondan sonra ki Necip diye hayatını 2 bölüme ayırmış olduğu bu biyografik eser üstad olma yolunu, nasıl bu yola adım attığını anlatmakta ve çocukluğunu, güzel betimlemeleriyle hayatını özeleştiri ile harmanlayarak okuyucuya sunmakta ve her zaman bir arayış içinde olduğunu bu arayışın ne olduğunu bilmediği bir çıkmaz içinde olan üstad, huzurun peşinde olduğunu anlatmaya çalışmakta.
Ayrıca o dediği kişinin kim olduğunu merak ediyor olmanızı haklı bularak aydınlatmak istiyorum: Abdülhakim Arvasi Hazretleri'dir.
Manevi arayış içinde olan üstadın O'nu bulduktan sonra hayatının büyük bir bölümünün değiştiğini ve bu değişimin onda aradığı huzuru buldurmaya nispeten daha çok yalnızlaşıp daha çok kendileşmeye başlıdığını anlamak zor değil.
Üstadı tanımak ve ilk defa kitaplarını okumaya başlamak isteyenlere bu kitaptan başlamalarını tavsiye ediyor, ve okumak isteyenlere sevgi ile okumalarını diliyorum...🌼
Herkese merhaba arkadaşlar...
Bir dönem Meclis kütüphanesinde de görev yapmış olan BBY bölümünden mezun olan Erol Yılmaz hocamızın Ekmek, su, kitap ve kütüphane adlı eserinin temel gayesini kitabı okuyup bitirdikten sonra gayet anlıyorsunuz. Temel ihtiyaçların önce ekmek ve su ardından kitap ve kütüphane olacağını anlatmaya çalışan ve bunu dünya genelinde bir takım örnekler vererek anlatımını güçlendirdiğine ve ikna edici olduğuna karar vermeye başlıyorsunuz.
Ekmek ve su kadar kitaplar ve kütüphaneler de ihtiyaç listesinde ve öncelik ihtiyaç listesinin başında yer alması gereken seçeneklerdir. Zira okumadan zengin olunmaz, bu ister manevi olsun ister maddi zenginlik olsun. Okumak için zengin olmayı beklemek yerine zengin olmak için okumalı. Hür bir vicdan ve sağlam bir dimağ'a sahip olmak için okumalı. Karakterli bir kişilik ve özgüvenli bir yapı için okumalı. Dünyayı belki güzelleştirmez ama dünyanızı güzelleştirir. Bilimi, ekonomiyi, dini, felsefeyi okuyun. Hikayeleri, romanları, fıkraları, makaleleri okuyun. Okuyunca zengin olacaksınız. Zira ABD'nin güçlü ekonomileri kadar zengin kütüphaneleri var.
En güçlü devletler kütüphaneler kurarak zenginleşti ve dünya gücü düzeyine ulaştı. Gelişen ülke olma yoluna okuyarak ulaştılar.
kitabın sık sık değindiği bu konular gayet haklı ve güvenilir bir yol.
Okumak isteyenlere sevgi ile okumalarını diliyorum...
Merhaba arkadaşlar...
Jules Payot'un İrade Terbiyesi eserinin 2. Serisindeyiz. Açıkçası bu 2.seri olarak yazıya dökülmüş olabilir ama sevgili Payot bu kitabı yazma aşamasındayken isminin İrade Terbiyesi olacağını düşünmeden yazmış olabileceğini düşündüm. Zira 2. Serisinde sık sık şu sözcüklere baş vurduğuna şahitlik edeceksiniz; "İrade Terbiyesi adlı kitabımda..." yahut "İradesi Terbiyesi eserimi yazma aşamasındayken..." tarzı cümlelerin oluşu bu kitabın 1.nin devamı olmadığını düşündürüp benzer yazılar içerdiği kanaatine vardım.
1.kitabı okuyup bitirdikten sonra adama, adam akıllı hak veriyor ve dünyanın düzeni için oturup düşünüyorsunuz ama 2. Kitabı için aynı şeyi söyleyemem. 1.nin devamı olduğunu belirttim evet ama bahsi edilen konular tekrarlanıp sıkar vaziyette olduğu için 1.kitaptan aldığınız lezzeti 2.den almamanızı normal karşılarım. Zira bende biraz böyle olmuştu.
Bütün olarak konular hakikaten güzel ve düşündürücü. Yine çalışma ve irade gücünden dem vuruyor. Yalnızca tek eksik yönü buna 1.kitapta da değinmiş olması. Lakin 1.yi okumadan 2. Kitabı okumanızı tavsiye etmiyorum. 2'de birtakım hatırlatmalar bulunduğu için kopukluk yaşamamanız adına öncelikle 1.kitabı okumanızı tavsiye ediyor ve sevgi ile iyi okumalar diliyorum....
"Ölümümden sonra üç kadın oğulsuz, kocasız ve babasız kalacak. Farklı türden üç öksüz, yasa açısından üç dul." diyerek biten bir kitap ve olabildiğince uzun yazılan bir önsöz...
Kitap, bir mahkumun ölüme gitmeden önceki duygularını bizim de hissedebileceğimiz bir biçimde kaleme alınmıştır. Ama itiraf etmem gereken bir gerçek var ki; Hugo'nun diğer kalemlerine nazaran bunu eksik ve yetersiz buldum. Kitap duyguları gerçekçi yansıtmış olsa da beklentimin altında bir eser oldu. :)
Duygu aktarımı başarılı ve olabildiğince gerçekçi. Bunun için;
Okumak isteyenlere tavsiye ediyor ve sevgiyle okumalarını diliyorum.. :)
Merhabalar arkadaşlar...
Okumayı uzun zaman önce beklediğim bir kitap daha vardı ve o da bir süre önce bitip, okundu'lar rafına yerleştirildikten sonra sıra inceleme yazmaya geldi...
Cehennemin acı çektiğimiz yer olmadığını ve çektiğimiz acıdan insanların kayıtsız oluşu yahut gercekten bilmemeleri daha acı verici olduğu ve bu cümlenin başlı başına(kitap ismi yani), felsefeye atılan bir adım olduğunu söyleyebilirim. Düşündürücü ve muhteşem bir kitap ismi. Kimileri için kurulacak uzun bir cümle belki ama kısa ve öz itibariyle bir kitap ismi.
Şöyle ki kitabın içeriğinden çok ismi beni daha çok cezbediyor. İçerik olarak bilmediğim, okumadığım değişik bir cümle yapısı yahut düşünce yoktu açıkçası. Efendimizin hayatından da örnek vererek aslında yazarın düşüncelerini aktaran başka bir yazar olduğu için sıkıcı ve ayrıca bir kitap lezzeti vermedi bana. Bunun için kötü diyemeyeceğim elbette ama beklentimi karşılamadı açıkçası.
Yine de elbette merak edip okumak isteyenlere sevgi ile okumalarını diliyorum...
Hallac-ı Mansur - Cehennem Acı Çektiğimiz Yer Değil Acı Çektiğimizi Kimsenin Bilmediği YerdirMesud Topal · Destek Yayınları · 20193,222 okunma
Herkese merhaba arkadaşlar.
Uzun zaman oldu kitabı okuyalı ama hayatımdaki bir takım uğraşlardan burada vakit geçirmek neredeyse imkansızdı. Ufak rahatsızlıklarım olduysa da şuan iyiyim çok şükür...:)
Aslında bu incelemeyi yazmak aklımda yoktu ama şuan yazma gereği hissettim açıkçası. Buyrun başlayalım...
İrade Terbiyesi adından da anlaşılacağı
'Çanlar Kimin İçin Çalıyor' kitabının ufak detaylarına girip incelemeye o şekilde başlamak istiyorum. Hemingway, İspanya'nın iç savaşını konu edinen bu kitapla Pulitzer ödülüne layık görülmüştür.
Cumhuriyetçi Gerillalar ile faşistlerin savaşı...
Kitap'ta verilen mesajlar çok güzeldi. Bir savaş insan hayatına son veriyor ve bunu asla tasvip etmeyen cumhuriyetçi gerillalar bunu yalnızca görev olduğu için yapmak zorunda hissediyorlar. Bir insan yaşamının basite alınmaması gerektiğini vurguluyor yazar. Özellikle savaşta bile olsa aşk her zaman her yerde konaklanacak bir yer bulabiliyor. Maria ile Robert Jordanın aşkı filizleniyor. Üstelik öyle çirkin eziyetlerden çıkan Maria her şeye rağmen içinde aşkın filizlenmesine neden olan bir umut hala taşıyor. Bir yandan faşistlere nefret kusuyor, intikam almayı Roberto ile doğacak çocuklarının almasını ümit ediyor. Öbür yandan hala savaşı kazanbilmeyi umit edip aşkının filiz aldığı Roberto'yla hayallerin içine dalıyor.
Arkadaşlar arasında geçen diyalogları ben çok beğendim, zaman zaman gülüp eğlenebileceğiniz, konuşmalardan arada sıkılabileceğiniz bir eser. Ama ben her şekilde beğendim.
Sevgiyle okumanızı tavsiye ederim.. :))
Herkese merhaba arkadaşlar. : )
Şükrü Erbaş’ı “YAŞIYORUZ SESSİZCE” şiir kitabıyla tanımıştım ilk. Hayranlıkla okumuştum. Devamının gelmesi gerektiğni düşünmüştüm, geldide. Elimdeki kitap da onlardan biri. : )
Nelerden bahsediyor kitabında deseniz, cevaben verecek tek bir yanıt yok, yazmanın eşsizliğinden tutun da, şair olmanın yücelilğinden bahsediyor zaman zaman. Mesela “ Şiir yazmasaydınız, ya da şair olmasaydınız ne olurdunuz?” diye ekliyor sorularnın arasında. Ardından :” buna verecek cevap yok” diye de tamamlıyor.. . Hayata şair olarak doğdu Erbaş, şair olarak ölmek ister. : )
Bazı bazı yerlerde de Ömür Hanımdan bahsediyor. Sevginin bizi iyişleştirip sevgisizliğin bizi öldürdüğünden mesela. Ardında Erbaşa bıraktığı hayatı Erbaş; “bıraktığın hayata tutanarak yaşıyorum.” Diyerek tamamlıyor.
O kadar alıntı yaptım ki kitap hakkında, kitabı okurken ilerleyemiyordum, yoruluyordum yazmaktan, kendime not olarak kullandığım bu alıntılar ara ara gelip okuyayım diyeydi bir de.: )
Kalemi çok güçlü bir yazar Erbaş. Kesinlikle okumanız gerektiğini düşündüğüm kitaplar arasında ilk sıraya eklenmeli. Çok etkilendim. Öneri bir kitap isteyen herkese mutlaka önerilecek eşsiz lezzetlerden biriydi.
Sevgiyle okuyunuz... : )
