“Kralına karşı haklı olan bir vekil, kocasına karşı haklı olan bir kadın, subayına karşı haklı olan bir nefer; bunların hepsi iki kat cezaya çarptırılmaz mı? Zayıflar için, haklı olmak bir suçtur.”
“Büyüklük tutkunu" insan da "bunalımlı" insan da, ana/babanın sevgisi ve vericiligi sanki simdi de elde edilebilirmiş gibi yaşamaya çalışarak, çocukluğun gerçegini tümüyle inkâr ederler: Biri sürekli bunu başarıları ve parlaklığı ile kendini beğendirmek yoluyla elde etmeye çabalayarak, diğeri de sürekli bunu kendi kabahati yüzünden yitirmekten korkarak... Fakat her ikisi de gerçeği, kendi geçmişlerinde böyle bir sevginin hiç var olmadığını ve hiçbir şeyin bunu değiştiremeyeceğini kabul edemezler.
Unutma; travmasız, dertsiz, kötü anısız bir insanın var olması mümkün değildir. Ama hepimizde mevcut olan o dertlerin, olumsuz anıların ve benzeri zihinsel tıkanıklıkların, çoğumuz tarafından derinlerdeki ambarlara kilitlenme çabası, hayat enerjimizin çoğunun bu unutma ve kilit altında tutma işlemine harcanmasına sebep olur. Ambarı boşaltıp geçmişinle ve yargılarınla halleşebildiğin her çabada elde edebileceğin en önemli kazanım, her adımda biraz daha fazla “özgürleşme” olacak.