Nice dualar vardır ki, dua edenin aleyhinedir. Onun ziyanına ve helakine sebep olacak bu duaları, pak ve mukaddes olan Allah, kereminden, merhametinden dolayı kabul etmez.
Birçok mesele insanların kalbine kulak vermemesinden kaynaklanıyor, hatta bazı kişisel meselelerimizin çözümsüzlüğünün kaynağı da bu. İnsanların çoğu büyük bir aldanış içinde kendilerini kandırmakla meşguller. Nefisleri ve akılları onlara rol yapmalarını, menfaatleri için kendilerini bir başka insana göre konumlandırmalarını emrediyor. Ve sonra başkaları için yaşamaya başlıyorlar. Ne yazık ki, rüzgârın esişine göre yön belirleyip güya 'saygınlığa' sahip oldukça şahsiyetsizleşiyorlar.
Ego dediğin şeyin adı İslam'da "nefs"tir ve nefis yalnızca terbiye edilir, öldürülmez. Nefsini öldürürsen kendinin kim olduğunu bilemezsin ve kendini bilmezsen Rabbini yani seni Yaratanı da bilemezsin. Affetmeye gelince; af ve bağışlama zayıflık ve aşağılanma hâli değildir. Bilakis nefsi yenmek güç, kuvvet ve cesaretin zirvesine çıkmak demektir. Çünkü yalnızca hepsini terbiye eden güçlü insanlar affedebilirler.
İnsanlar iki türlüdür. Birinci tür insanlar tıpkı sünger gibidir. Dışarıdan gelen her ne varsa içlerine çekerler fakat içlerine çektikleri şey ne kadar fazla olursa olsun, dışarı bir damla bile sızdırmazlar.
Kendilerini anlatan dertleri ve yaşadıkları her şeyi içlerinde sakladıkları için de hasta olurlar çoğu zaman. Kendi dertlerini anlatmaya gelince; kimseye bir şey anlatmaz onlar. Yalnızca dinlerler, dinler ve çözüm ararlar.
İkinci bir tür insan daha vardır ki, onlar da süzgeç gibidir. Kendilerine ulaşan her şeyi süzer bu insanlar. Dinleseler de, konuşsalar da süzgeçlerinin üzerinde yalnızca onları hasta etmeyecek şeyler kalır. İşte bu süzgeç insanlardır çok daha sağlıklı olanlar. Onlar, dışarıdan kendilerine yüklenen şeyleri süzerken dikkatli davranırlar. Akıp gitmesi ve üstte kalması gerekenleri ayrıştırır ve vazifesini her zaman bu şekilde ifa ederler.
İncinmişliğiyle kimseyi incitmek istemeyenlere.
Herkese herşey olup kimsenin hiç bir şeyi olamayanlara.
Etrafındaki insanlara koşmaktan nefes nefese kalan,
karşılığında atılmış/atılan bir adım bulamayanlara.
Gonca gül iken dalında solanlara...
"Acıma ve merhamet bambaşka şeylerdir. Bir insana ya da canlıya acımak ondan hızla uzaklaşmamızı sağlayan geçici bir his ve muhatabını küçültücü bir şeydir. Rahatsız olur ve kaçarız acıdığımızda, acının bize bulaşmasını istemeyiz. Acımak bir nevi korkaklıktır anlayacağın.
Merhamet ise bambaşka bir şeydir; duygusallıkla hiçbir ilişkisi yoktur onun; acıyı dolaysız hissedip onu iyileştirici bir güce çevirebilme çabasının adıdır merhamet. Merhamet acımak gibi kaypak değildir. Güç verir insana ve şahit olduğun ıstırap her neyse onu iliklerine kadar hissettirir. Ardından harekete geçirir, çünkü ızdırabı sen de yaşamış gibi en ufak hücre ne kadar hisseder ve onunla baş etmek için bütün gücünle mücadele edersin. Bu noktada neticenin ne olacağından bağımsızdır gelişen o büyük ve asil güç. Netice değil, acıyı dindirmek için o anki çobandır önemli olan... Cesur insanların işidir merhamet."