"Güneş gökyüzünde öldü. Kış da beyaz bir canavar gibi tüylerini silkip onu altına gömerek geldi. Bahar bir daha dünyaya gelecek mi? Gelecek yıl güneş yine doğacak mı, yoksa öldürülmüş olarak mı kalacak?"
"Evet," diye bağırdı bir fare sesi, minik, kaybolmuş, sarmalanmış, alıkonulmuş, tuzağa düşürülmüş, vahşi. "Benim! Buradayım! Maskenin altında! Bu sargıların altında! Kımıldayamıyorum! Bağıramıyorum! Serbest kalmak için mücadele edemiyorum."
Yürüyorum bugün deniz kenarında. Sensiz... sessiz... Daha bitmedi hikayen diye fısıldıyor esen meltem sinsice. Daha bitmedi... Bense biliyorum, bitti hikayem, hikayemiz bitti diye. Şimdi yürüyorum deniz kenarında, bitkince... Sessizce...
Bir yağmur damlası olsaydım derdim hep, herkesin gözü önünde, hiç olmadı düşlerimde.
Bir yağmur damlası olsaydım derdim hep. Gökyüzünde tutunamayan tüm ruhlarla birlikte, hüzün ve yalnızlığı da yanıma alıp düşerdim, bir gülün solmaz yüreğine. İşte o zaman gül, gülerdi dikenin yüzüne, umutsuzların dileğine.
Bir yağmur damlası olsaydım derdim hep... Şayet sadece bir yağmur damlası olsaydım keşke.....
Fırtınalarımdan kopan küçücük bir nidadır gözyaşım. Sellerimin coşkusunun küçük bir şelalesi belki de. Fakat artık ağlamak gelmiyor içimden.
Yalnızlığımda boğulurken sessizce ağlamayı öğreniyorum içimde... Öylece...