Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zeynep ASLAN

BAZEN GÜLÜMSEME BAZEN HÜZÜNLE
Gülümsemek istiyorum bugün. Tatlı, sımsıcak bir gülümseme. Gökten süzüle süzülen düşen yaprağın eşlik ettiği gülümseme. Bu nedenle gülümsüyorum, taştan dağlara ve topraktan yaratılmış insanlara. Sihirli bir asa buluyorum sonra. Dokunduruyorum tüm yeryüzündeki mücevherlere. Bazen sert ve çetince, bazen ise sessiz ve narince. Bu sefer yeryüzü de gülümsüyor tüm içtenliğiyle, mücevherden dişleriyle... Sonraysa yağmur başlıyor, her şeyi mahvedercesine. Soluyor sihirli adamın ışığı, türlü türlü gülümsemeyle birlikte. "Hayır" Diyorum. "Bu başıma gelebilecek en kötü musibet belki de." Kibrit kutumu açıyorum. Bir tane yakıyorum, sihirli adamın ışığı olması dileğiyle. Bir tane daha, bir tane daha ve bir tan... Hepsi sönüyor, gönlümdeki huzurla birlikte. Bu sefer kimse gülümsemiyor. Ne insanalr, ne yeryüzü mücevherleri, ne ben, ne de benim sihirli adam. "Gülümseme yoksa ben de hüzünle kaplarım içimi" diyor yeryüzü... Gülümseme yoksa hüzünle... Kırılıyorum. Gözyaşım oluyor yağmur damlaları. Ardından sinirle dolup taşıyor gönlüm. Gülümseme yoksa sinirle... Sessizce kızıyorum herkese. Herkese. Ekim uzanıyor birden sihirli asama. Kırmaya çalışıyorum. Vuruyorum vuruyorum. Şiddetle ve kinle... Ardından dile geliyor asa:"Küçük meleğim. Kızma bu yaşananlara... Bir denge var yeryüzü terazisinde. Bir denge... Bazen hüzünle yaşıyoruz bu hayatı, bazen gülümsemeyle. Suç ne sende, ne yağan yağmurda, ne de ben; sihirli asanda. Çünkü sihirli bir asa... Bazen gülümsemeyle bazen hüzünle...
Reklam
SONSUZ UFUK
Ne yapacağını, nasıl davranacağını bilemiyordu. Yese, içse, kalksa hep o anın hayaliyle bir batağın içine saplanıyor gibi hissediyordu. Bu nedenle gözyaşının en hüzünlü damlasını narince kalp sandığına yerleştirdi ve kimsesiz bir sokağa adımını attı. Yürüdü, yürüdü... Kaldırım taşının arasında sıkışmış, küçük çimi ezdi. Rüzgarda süzülen güvercinin kanat sesine eşlik etti. Sonra nereye sığdıracağını bilemediği bedenine yer buldu, tıpkı kendisi gibi yalnız bir bankta. Ardından sadece gökyüzünü izledi. Gelen geçen kıyamadı belki sormaya, ama o kendini bulmuştu sonsuz ufukta.
Yalnız olmak bazen bir anlam ifade etmiyor. Çünkü yanıma biri gelene kadar yalnız olduğumu fark etmiyorum bile. O an için sadece ben, küçük evrenimin başrol kahramanıymışım gibi hissediyorum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çizgili kağıt verirlerse, yan çevirip yaz.
J. R. Jiménez
J. R. Jiménez
Yürüyorum bugün deniz kenarında. Sensiz... sessiz... Daha bitmedi hikayen diye fısıldıyor esen meltem sinsice. Daha bitmedi... Bense biliyorum, bitti hikayem, hikayemiz bitti diye. Şimdi yürüyorum deniz kenarında, bitkince... Sessizce...
Reklam
Bir yağmur damlası olsaydım derdim hep, herkesin gözü önünde, hiç olmadı düşlerimde. Bir yağmur damlası olsaydım derdim hep. Gökyüzünde tutunamayan tüm ruhlarla birlikte, hüzün ve yalnızlığı da yanıma alıp düşerdim, bir gülün solmaz yüreğine. İşte o zaman gül, gülerdi dikenin yüzüne, umutsuzların dileğine. Bir yağmur damlası olsaydım derdim hep... Şayet sadece bir yağmur damlası olsaydım keşke.....
Fırtınalarımdan kopan küçücük bir nidadır gözyaşım. Sellerimin coşkusunun küçük bir şelalesi belki de. Fakat artık ağlamak gelmiyor içimden. Yalnızlığımda boğulurken sessizce ağlamayı öğreniyorum içimde... Öylece...
"Bazen çok garip hissediyorum. Sanki buralar benim yuvam değilmiş gibi... Bu evde asla yaşamamış, bu kıyafetleri asla giymemiş ve bu havayı asla solumamışım gibi... Çok yalnızım galiba..." Duraksadım... Derin bir sessizliğin ardından devam etmek için kendimi toparladım. Ağzımdan kelimeler ürpertici bir soğuklukla dökülüverdi. "Yalnızlığım bile yalnız sanki..."
Yere düşen bir kirpik daha. Demek umutsuz bir dilek daha karışmıştı bu karamsar havanın ardına.
KARA DELİĞİM
Ellerim dolma kalemi sürekli açıp kapıyor açıp kapıyor, bu sesi farkedip de rahatsız olmamı bekliyordu. Belki de tüm vücudum ruhumu geri getirmek için amansız bir çaba içerisindeydi. Fakat bense ruhumun burada olmadığını biliyordum. Aşina olmadığım fakat bir o kadar da yabancı hissetmediğim sis, beynimi kaplamış, ne düşünmeme ne de nefes almama fırsat tanıyordu. O an kafamı yastığa gömüp kendimi boğmak, sonuna kadar çırpınmak istiyordum. Fakat diğer yanımsa öylece durmak istiyordu. İnsanlığımı geri getirecek küçücük bir çaba, küçücük bir umut bekliyordum. Dışarıdan birinin beni sarmasını; "Kendine gel!.. Kendine gel!.." deyip ismimi haykırmasını bekliyordum. Tüm uzuvlarımın canlanıp beni tokatlamasını, gözyaşlarımın gözlerimden fırlayıp şelale misali akmasını, histerik bir krize girip hıçkıra hıçkıra ağlamak, avazım çıktığı kadar bağırmak için çırpınıyordum. Sadece küçücük bir umut için bekliyordum. Küçücük bir umut... Bu umudu insanlardan, çevremden, rüzgardan, geceyi cılız ışığı ile umutsuzca aydınlatmaya çalışan aydan, belki de en çok kendimden bekliyordum... Fakat umut sadece bekletir, gerçeği değiştirmez. Bunlar olurken bile hala nereye baktığımı bilmeden, gözlerim yaşanan hiçbir anı yakalayamadan öylece boşluğa, hiçliğe... En çok da kendi kara deliğime bakıyordum...
Reklam
"Evet, biraz bencilce olacak efendim, farkındayım. Fakat bugün ağlamak gelmiyor içimden. Bırakın da dağlar taşlar benim için ağlasın bugün. Sular benim için taşsın, kayalar benim için yerinden oynasın. Çünkü bu üzüntüyü yalnız kaldıramıyorum artık."
"Bugün gözyaşlarım bile kalbim kadar hüzünlü değil..."
72 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.