Birlikte bir Edip Cansever’i, bir Turgut Uyar’ı, bir Zingo Kosoviç’i okuyamadık örneğin, Mahler’i, Amalia Rodrigues’i, Hümeyra’yı, Mahmuri Efendi’yi ya da Andon Menxis’i dinleyemedik, bir zamanlar, bambaşka tutkular ve özlemler adına anlattığım o şirin deniz kahvesine gidemedik, o kahvede midye tava yiyemedik, bir filmi küçücük öpüşme kaçamaklarımız ve uyuklamalarımızla paylaşamadık, bir insanı öldürmenin tasarısını yapamadık, bir kütüphaneden bir kitap çalmanın heyecanını yaşayamadık, rezilcesine sarhoş olup sokaklarda garip garip şarkılar söyleyemedik, birbirimizi tokatlayamadık, birbirimizin suratına su fırlatamadık, yabancısı olduğumuz bir şehrin alabildiğine sessiz bir sokağında, bir gece karanlığında kaybolamadık, taksilerin pencerelerine çiklet yapıştıramadık, nerede olursa olsun, bir şipşakçıda bir fotoğraf çektiremedik, bir geceyi kahve, konyak, sigara ve sevişmeyle sabahın ilk ışıltılarına kadar uzatamadık, bir yaz akşamında alabildiğine uzun kumsalların birinde doyasıya gezinemedik, birbirimize, olası ayrılıkları düşünerek, küçücük de olsa bir armağan alamadık