Bunu denemiş, elimi uzatmış, işi şakaya vurarak; "Denize düştün de, sarılma mı dedik?" demiştim. Elimi tutmamış, kendini suya bırakıp, "Bırak beni gideyim," demişti.
Neticede iki yetişkin olarak, karşılıklı konuşuyorduk. Ben sözlerden değil, bakışlardan tırsardım. Bakışların arkalarını sezer, sezgilerim doğrulanana kadar mecburen bekler, beklerken kafayı yerdim
Sarma işini uzattığımı farkettim. Bozmadım kendimi. Bütün dikkatim parmak uçlarımdaydı. Sardığım tütün değildi kağıt da değildi. Kendimi kendimle sarıyor, sarmalıyordum