Yeryüzü, Gökyüzü Direnen Düşünceler
Sınırlarının bitimine dek gerilen gergefin üzerine, işleniyor ilmek ilmek nefret. Huzur, tamamen boşaltıldı hayatlarımızdan; ruhlarımıza kelepçeler, prangalar vuruldu! Seni, beni, öbürünü, diğerini hiçbirimizi kayırmayacak bu acı; aksi suretini tek çırpıda göstererek taradı muhataplarını... ‘’kaldırıp atılacak kötülükler bön tavırlarıyla, uzaklara’’
Daha geç olmadan, şimdi tanımalısın kafana çalınan apansız ağrıları. Şimdi bir başka bakmalısın dünyaya; hayatına, dostlarına, ahbaplarına. Yıllanmış suretini hiç olmadığı kadar iyi tanıyorsun, billurlaşan fikirlerinde olgunlaştın; istenilmeyeni atarak, küf tutmuş yüzünü kazıyarak dünyanın, daima ilerliyorsun.
Kaynadıkça tadı kaçmış, öfkenin sindirdiği, zihinleri yitilmiş, nefret buudunda kabil olmuş siluetler, tanımıyorlar seni; tanımak istemiyorlar, saldırıyorlar daima! Bedenleri bilinçlerinden kopmuş; insanlıktan boşanarak, hayvanlıkta buluşmuşlar!.. Sende, yaşamın bu viraneliğine rağmen katiyen anlayamayacakları bir dilden seremoni; belki, son duymak istedikleridir bu...
Yüksel, yükselebildiğin kadar
Ey aciz bedenim, ruhum.
Bir adımlık yerdesin, ölüm ve yaşama
Derdinse kaybolmak, vasatlığın pençesinde.